bugün

25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçı

her zaman galatasaray' a karşı atak oynayanın kazanacağını ileri sürenlerdendim, ki maçta böyle oldu zaten.

kimse ağlamasın yok hakem kötüydü faullerimizi çalmadı, tekmeler havada uçuştu. tamamıyla boş muhabbet. ilk yarıyı hiç mi izlemedin be hemşerim? kazım' ın rüzgarından uçan 100 kiloluk servet. aslında uçar mı? tabii ki hayır. istese ayıyı boğar ayıyı!

aslında da her zaman oynanan gs- fb derbilerindeki gibi; futbol yoktu, hareket yoktu, dinamik oyuncular yoktu, ver- kaçlar yoktu. tamamıyla mücadele ve kazananın, hırsıyla kazana cağı maçtı. öyle de oldu. türkiye' nin enbüyük spor mücadelesinde bir kere bile huuuuuuv! dedirten bişey yoktu. dediğim gibi hırsla, mücadele etmekten delirdiler, kendilerini yediler. maçın tamamını izleyenler bilir; çimin altındaki toprak içine göçmüş abi! bildiğin bir bilek girebilecek şekilde çukur açmış. gören de ayı mayı var zannedecek.

zevksiz karşılaşmaydı. elano, nonda, arda tutuktu. hiç iyi oynadıkları maçları izlemedim bu yüzden bir fenerbahçeli olarak harbiden tırsmıştım. ama maçın ilk on dakikasını izlemek yeterliydi. öyle de oldu; rahatladım oturduğum yerde kıçımı iyice yerleştirdim, zaferi izleyeceğimi biliyordum. ardından;

- " anne üzüm çekirdeksiz getir. yanında biraz erik mürdüm olsun ve üstüne de mandalina satsuma kabukları serp." dedim.

hakemi ele alırsak; rezildi, zevksiz geçiceğini bildiğim maçı piç etti. gerçekten de şuna karar verdim; derbileri dışarıdan hakem gelsin yönetsin. usta hakeme gerek yok. kübalı, kolombiyalı, tokyolu olabilir. bizim içimizden olmasın da nerden olursa olsun. etkisine kapılıyorlar. profesyonel olarak nitelendirilebilecek hakemler değil. çok küfür ettim hakeme, çok! küfürlerimin ardından;

- " anne al bu meyve tabağını şarap getir" dedim.

geleneklerin bozulduğu bir ülkede, bozulmayan geleneklerin de olduğunu görmek gerçekten de güzel.

not: anne sen varya; biriciğimsin!