bugün

hayko bağdat

Türkiyeli Ermenilerden Hayko Bağdat soruyor: Türkiye'nin bütün konularında 'cesur, ilerici' bir hükümet var iken neden Hrant Dink davasında durum hâlâ aynı? Bağdat Türkiye toplumuna da sesleniyor: Türkiye'nin iklimi hâlâ aynı. Hrant Dink ismini kullanmak hâlâ tehlikeli. Vicdani açılım gerekli.

Hayko Bağdat 33 yaşında. Türkiyeli Ermenilerden. Babadan kalma matbaacılık mesleğini devam ettiriyor. Bağdat'la, Hrant Dink'i, Türkiye toplumunun Ermenilere bakış açısını, son dönemde gündemin sıcak noktalarından Ermeni Açılımı'nı Tokatlıyan Han'da konuştuk. Bağdat, açılımın vicdani olması gerektiğini söylüyor ve tüm kesimleri özeleştiri yapmaya çağırıyor. Hrant Dink cinayetinin üçüncü yılına yaklaşıyoruz. Bağdat'ın bu konuda da çağrısı var: 'Varsa bu toplumda hala vicdanı kanayan Hrant Dink cinayetinin mahkemeleri devam ediyor.'

»Türkiye toplumun Ermenilere bakış açısı nasıl?

Genel anlamda Ermeniler üzerinde konuşurken bir şeyin kökeninde Ermeni bulmak, 'zamanında neler vardı' diye konuşulan bütün hikâye -bunu ancak yaşayan bilir- beni rahatsız ediyor: Bu bitmiş tükenmiş, kapatılmış bir Çin lokantası, nostaljik bir unsur gibi hissettiriyor bana. Konuştuğumuz konularda naftalin kokan ibareler benim yaşamımda bir baskı hissettiriyor. Bazen lehimizeymiş gibi, yapılan 'bunlar esnaf adamlardır sözünde dururlar. Zamanında benim babam yanında çalışmış, hiç hakkını yememiş' gibi sözler, kaybettiğimiz bir değer ya da 'oh oldu iyi ki kaybettik' gibi bir bitmişlik düşüncesini beraberinde getiriyor. Geçmiş zaman kipiyle konuşuluyor Ermenilerden. Oysa 60 bine yakın Ermeni var bu ülkede. Biz hâlâ varız, hâlâ bu topraklardayız, bu topraklarda üretiyoruz, kazanıyoruz, çocuklarımız burada. Gidecek yer de yok çünkü biz buralıyız. Birtek ben bile kalsam bu ülkede ben de hâlâ yaşıyorum ve varım. Bugünü ve yarını konuşan yeni şeyler söyleyecek olan bir kimliğim var benim. Ermenilerle konuşurken onlara karşı kilişeler var.

»Resmi ideoloji de bu yönde...

Ermeni meselesindeki devletin tavrı, Dünyada eşi benzeri az görülür 'başarılı' bir operasyondur. Bursa'ya gittim konuşmacı olarak. insanlara, 'içinizde daha önce Ermeni gören var mı?' diye sordum. 'Yok' dediler. 'içinizde daha önce Ermeni kalıntısı, kilise, ev veya okul gören var mı?' diye sordum. Yine aynı cevap 'yok' dediler. Hayatlarında ilk defa bir Ermeniyi karşılarında görüyordu oradaki insanlar. Osman Köker'in 'Yüzyıl Önce Ermeniler' diye bir karpostal çalışması vardı. Orada yüzyıl önce 80 bin olan Bursa nüfusunun 37 bini Ermeniydi. Şimdi ben Bursa'ya gittiğimde, aynı kitleye "Karesioğulları'nı tanıyormusunuz?" diye sorduğumda biliyor çocuklar. Nasıl olur? Anadolu'nun en kadim halklarından bir tanesi bu toprakların yerlisi Ermeniler nasıl olur da bugünkü durumda olur? Nasıl olur da insanların arkeolojik kazılarda bile izine rastlanamayacağı kadar algısından silinir? 'Türkiye Ermenilerinin en büyük problemi nedir?' diye çokça sorulur. Bence hafızadan ve algıdan silindik. Ve yerine başka bir şey inşaa edildi. Ermeni kavramının yerine içi başka bir şeyle dolduruldu. Mesela Cünety Arkın'ın filmleri buna çok katkı sağlamıştır. Sıradan insanın gözünde haç olan her şey aynıdır. Filmlerde kötü adam oldu. Hâlâçoğlu'nun söylediği gibi bugün bütün bölücü unsurların çakma Ermeniler olduğu iddia edildi. Yerine, -bir dönem hiç konuşulmadı-daha sonra başka kötü bir şey inşa edildi.

hrant resmi ideolojiyi kırdı

»Ne zaman kırıldı bu inşa? Ya da kırıldı mı?

'Ermeniler yoktu varsa da kötüydü' denilen yerde 90 yıllık resmi ideolojiyi kıran tek bir Ermeniydi aslında: Malatya ağzıyla konuşan, hareketleri bir Malatyalı gibi olan Hrant Dink bütün hafızayı değiştird: "Vardık, varız, bildiğin Malatyalıyız" dedi.

»Aslında bütün kesimleri değiştirdi...

Tabii ki... Ermeni toplumunun kalanı da bütün baskı ve ifade biçimleri yüzünden kemikleşmiş, kafasını toprağa gömmüş, susmuş, mümkün olduğu kadar kamufle olmuş bir kitleydi. Çok başarılı bir operasyonun aslında kolayca çökebileceğini gösterdi Hrant Dink. Sen 90 sene boyunca Ermenilerin adını ağzına almamışsın, tarih kitaplarından çıkarmışsın, yok saymışsın ve varlığını silmişsin. Sadece bir kişinin çıkıp kendi bireysel hikâyelerini anlatması bile bunun yıkılmasına neden oldu. Niye tehlikeliydi Hrant Dink? işte bu yüzden. Tarihi bilgiyle değil, bellekle çözülmesine yol açtı. Bellek anlatan insanlar olursa işte o daha tehlikelidir.

»Hrant Dink'ten sonra çoğaldı mı bellek anlatıcıları?

Evet. Hrant ölene kadar... Ben 2003 yılında radyo programı yapmaya başladım Yaşam Radyo'da. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir Ermeni kendi kimliğiyle radyo proğramı yapıyordu. Yaşlı bir kadın arayıp, "Ermenistan Radyosu zannettim. Normal bir Türkiye radyosundan Ermenice şarkı duydum. Ölsem de gam yemem artık" demişti. Yaşadığımız duruma bakın: Bu toprakların bir insanı kendi dilinde radyodan bir şarkı duyduğu için "ölsem de gam yemem artık" diyor. Kitaplar basılıyordu. Gençler bir şeyler yapıyordu.O zaman açılmış yürüyen bir yol vardı. bir şeyler değişiyor, biz de 'artık kafamızı kumdan çıkarabiliriz' diyorduk. Hrant Dink'e bir şey olursa dünya ayağa kalkar diye düşünürken, Hrant Dink'e 'bir şey' oldu. Dünya da ayağa kalktı. Sonra... Sonra büyük bir hezeyanla, vicdan duygusu bu toplumu ayağa kaldırdı. Üçüncü yıl geliyor. Pazartesi 12. duruşma var. Bütün faaliyetlerimizi 'Hrant için adalet için' kurduk. Ve adalet taleplerimizin asla gerçekleşmeyecek olduğunu görüyoruz yavaş yavaş, bu benim bireysel fikrim. Dava duruşmasında Dink'in ailesine hâlâ hakaret ediyorlar, hakimle şakalaşıyorlar. Dışarı çıkıyorsun 'plan yapmayın plan' şarkısını söylüyor birisi. Türkiye'de bir şeyler değişiyor bunun farkındayız. Fakat bizim reflekslerimiz ve referanslarımızla gerçekleşmiyorki. Türkiye'nin bütün konularında 'cesur, ilerici bir hükümet' var iken hepsine 'risk aldık çıktık yola' derken - önemli sözlerdir bunlar Türkiye'de biliyoruz ne risk aldığını- neden Hrant Dink davasında durum böyle değil? 'Namus borcudur' denmişti Hrant Dink'in evinde. Ben bunları konuşmak istiyorum. Üçüncü yıla yaklaşıyoruz. Adalet talebimiz karşılanmadı. Türkiye'de iklim aynı. Bugün beni Türkiye'nin herhangi bir yerine götür, 'Ermeni var' diye bağır. Öldürürler. Türkiye'de bir Ermeni en kolay gözden çıkarılabilecek kişidir. Türkiye'nin kırmızı çizgisi Ermeni olmak. Her an birisi seni iki cümleyle toplumun hedefi haline getirebilir. Sarı Gelin diye bir belgesel yapılıp okullara gönderildi. Bu her okuldan 25 tane benim yarınki katilimi çıkarmak demek. Türkiye'de yaşayan insanların hâlâ bazıları üzerine atış serbesttir. Başbakan, Adalara geldi söz verdi. Teknik, Vakıflar sorunları var dedi. Fakat acil iklim değişikliğine ihtiyaç var.

»Ermeni Açılımı iklimi değiştirebilir mi? Kapıların açılması da gündemde.

ilişki kurulur. Sanatsal kültürel faaliyetler yapılır. Mutlaka faydası olur. Fakat Ermeni meselesinde açılım vicdani açılımdır. Türkiye'de yaşayan Ermeniler üzerindeki ambargonun, ablukanın düzeltilmesi yaraların sarılması nasıl olur bilmiyorum. Fakat, mesela Hrant Dink'in 'Ali topu Agop'a at' hikâyesi önlemli ve bir formüldür. Bu kurtlar vadisi toplumunda insanlar sırf Ermeni olduğu için normal hayat yaşayamıyorsa ben açılımı vicdanen beklerim.

»Yani açılım bu topraklardan çıkmalı?

Ermeni meselesinin, diaspora, Ermenistan, Türkiye hatta Azerbaycan ayağı vardır. Rusya, Amerika var. Çok boyutlu. Burada çözümü nerde arayacağız? Kimin en çok barışa ihtiyacı var? Benim. Neden buradaki insanların, Hrant Dink'in söylediği bu kadar önemlidir? Çünkü buralıdır. Açılım istiyorsak çok daha fazla iş lazım. Her devlet kurumundan. iadeyi itibar lazım.

»Türkiyeli Ermeniler açılım hakkında ne düşünüyor?

Bir üst kuşak çok fazla badire yaşadığı için şuna ikna olmuş: Bu ülkede yaşıyorsan güçlü iktidarla yakın ilişkiye geç. Bir sıkışıklığın olduğunda gidip meramını anlatırsın. Ölümü gösterip zatürreye ikna olursan olursun. Ermeni meselesinde değişmiş bir Türkiye diğer bütün konularda değişmiştir. Normalleşmiş bir algı diğer bütün algıları değiştirir. Türkiye'de bize mütekabiliyet diyen bile var. Savaş esiri yani... Biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Genelkurmay başkanıyla, Başbakanla anayasa karşısında aynı haklara sahip insanım ben. Bu topraklara düşmanlık üretmeyen aleyhine olmayan fikirleri var insanların. Hepimizin ortaklaşa daha özgür yaşamasını öngörüyoruz. Bu meselenin çözümü diğer bütün her şeyi etkileyecek. Yabancı gibi görülmek sanırım en zoru.Vakıflara bile yabancı vakıflar diyorlar. Meseleye yabancılar.

»Çok karamsar bir tablo çizdiniz genel olarak umut bu tablonun neresinde?

Sembolik adımlar var. Başbakan Adalarda konuştu. Durmadan etnik milliyetçiliğe kaşı olduğunu söylüyor. Ezber cümle var. Ben de Başbakan, Türk, Kürt, Gürcü, Arap hepimiz kardeşiz diye sayarken, üçüncü sıraya Ermeniyi koymasını istiyorum. Türk, Kürt, Ermeni desin mesela. Yüzleşilmesi gerekiyor. Zehirlenen Türkiye toplumu algısının yerine, tamir edilecek işler yapılması gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığı'na iş düşüyor. Bakanlık, çocuklara Ermenileri bir kaşık suda boğacak CD göndereceğine, Ermenileri anlatması gerekiyor. Geçmişte neler yapıldığını herkes biliyor, şimdi neler yapılması gerektiğini konuşmamız gerekiyor. Asıl doğru sözü ve yol haritasını verebilecek insanlar Türkiyeli Ermenilerdir. Bir psikoloğ denetiminde konuşmak gerekiyorönce. Oradan da toplum mühendisleri, sosyologlar nasıl bu insanları normal hale getirebiliriz diye oturup çalışma yapmaları gerekiyor.

»Fakat en son söz verilenler Türkiyeli Ermeniler...

En çok tedavi edilmesi gereken algılardan bir tanesi bu. Başbakan'a Türkiye'de önemli insanlara suikast yapmayı planlayanlar şimdi içeride. Planı yapılmış ve bitmiş bir cinayetin hakkında bir şey yok. 'Kan adaletle susar' dedi Rakel Dink. Bari bunu bize sembolik olarak yaşatsınlar. Ben, Hrant Dink öldürüldüğü için üzülen bir hükümet, ordu, emniyet ve toplum görmek istiyorum. Hrant Dink ismini kullanmak hâlâ tehlikeli. Anadolu'nun herhangi bir yerinde 'Hrant Dink öldürüldü yazık oldu' demek hâlâ tehlikeli. Nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum. Açılım iklimi değiştirmektir. Değiştireceğin iklim Ermeniyi kendi içerisinde eşit, onurlu bir yurttaş gören bir iklim olmalı. Mümkünse bu arada o iklim yaratılmalı. Sonrası biraz daha zor olabilir. Milli maçtan sonra bizim okulun camlarını kırdılar Ermeni okulu diye. Bir halkın bir toplumun derdini çevresindeki iyi insanlar duyarlı oldukları için çözemezler.Benim talep etmem gerekiyor. Sen de benim yanımda yoldaşım olacaksın. Fakat bu talebin çıkabilme kabiliyetini de elinden alıyorsun. O zaman gidelim mi gitmeyelim mi sorusu karşımıza çıkıyor. Ben nereye gideyim. Hep Hrant Dink'in cümlelerine benzer cümleler kuruyoruz: Gitmek ama nereye? Bu toplumun vicdanı varsa bunu harekete geçirebilecek duygular varsa bu bir tek cenazelerimizde olmaz. Biraz da düğünlerimize gelin. Zamanında çok iyi bilinen tanıdık gelen, Anadolu'da her yerde üçte bir nufusu olanlar yok artık. Tarihi bilgiyi, enformasyonu değiştirebilirsin fakat bellekteki sızıyı değiştiremezsin.
Hiç kimse bir şey bilmese de aslında bir şey biliyor. Türkiye'deki muhalif kesiminde turnusol kağıdı Ermenilerdir. Solda da Ermeni düşmanlığı var. Ermeniye gelince o da muhafazakâr, milliyetçi olabilir. Makbul olarak da görülür üstelik. Türkiye toplumu neyle yüzleşti ki bu meseleyle de yüzleşsin? Bütün kesimler kendi aralarında özeleştiri yapmalı. Varsa bu toplumda hâlâ vicdanı kanayan, Hrant Dink cinayetinin mahkemeleri devam ediyor. 19 Ocak geliyor, tavrını koysun, kendini göstersin.

söyleşi: ozan bilir