bugün

haydar ergülen

Niçin aşk?

Haydar Ergülen

Baştan söyleyeyim: Bu bir aşk mektubu değildir. Memleketin yine her bakımdan bir ateştopuna döndüğü şu yakıcı ve boğucu ortamda aşk mevzuuna girip harareti artırmak da istemem. Merdiven Şiir dergisinin 4. sayısında bir soruşturma var: 'Niçin Şiir Yazıyorlar?' Büyük, orta, genç, her boydan şairler bu sorunun hakkını veren yanıtlar hazırlamışlar. Herkes meşrebince niçin şiir yazdığını açıklıyor. Arada Baki Ayhan T. gibi 'Niçin yazdığımı bilmiyorum' diyenler de çıkıyor, Sina Akyol gibi 'Şairin bir poetikası varsa, niçin yazdığını mutlaka bilir' diyenler de. Ben bu hususta kendimi Baki Ayhan T.'ye daha yakın buluyorum, çünkü vaktiyle ben de 'Niye şiir yazdığımı bilmiyorum' demiştim ve bir hayli de zılgıt yemiştim!
Şair arkadaşların yanıtlarını okuyunca, sorunun 'Niçin şiir yazıyorsunuz?' değil de, sanki 'Niçin âşık oluyorsunuz?' biçiminde sorulduğunu düşündüm. Evet, itiraf ediyorum, hayli indirgemeci bir tutumla, düzlem kaydırarak, soru öyle sorulmuş da olsa, yanıtların pek fazla değişmeyeceğini hissettim. Bence, aşkın ne kadar dile getirilebilir sebebi varsa, şiirin de o kadar sebebi vardır. Şairler niye şiir yazdıklarına dair pek çok sebep sıralamışlar sıralamasına da, sebepler sıralandıkça zemin de kaybolmuş. Sonunda elde bir sürü sebep kalıyor, ama hiçbiri soruya bir cevap oluşturmuyor. Bu belirsizlik ya da boşluk hissi söz konusu şairlerden kaynaklanmıyor elbette, soruşturmayı yanıtlayan 17 şairin yerine başka 17 şair seçilseydi de belirsizlik ortadan kalkmayacaktı sanırım.
Gerçekten ilginç, güzel ve doğru cevaplar vermiş şairler. Ahmet Oktay 'büyülemek ve büyülenmek için' şiir yazıyor, Kemal Özer "Elimden gelenin bu olduğuna inandığım için" diyor, Güven Turan "Dünyamı dile getirmek ve onu paylaşmak için" diye yanıtlamış, Sina Akyol 'bir başka dili kullanabilmek' biçiminde özetliyor, Ali Günvar 'aslında şiir filan yazma derdinde olmadığını' ve 'sürekli kendisiyle hesaplaştığını' beyan ederken, Ali Ural "Şiir beni neden seçti?" diye soruyor. Akif Kurtuluş samimi olarak 'bilmediğini' söylerken, Mehmet Can Doğan, Yunus'un dizesiyle yanıtlıyor: "Ya ben öleyim mi söylemeyince?" Hüseyin Atlansoy "Kalem ve buğdayın hakkını teslim için" derken, Şaban Abak 'seçilmiş 10 sebep' sıralıyor, bunlardan ikisi: "Sezai Karakoç da şiir yazmış olduğu için" ve "Atımızı kaybettiğimiz için". Baki Ayhan T., 'sözcüklerin de yalnız sözcük olmadıklarını anladığını' ve 'onların arasında olmak için' yazdığını belirtiyor. Celal Fedai delikanlılık süslerinden uzaklaşırken şiire yaklaştığını, Bülent Ata 'ayağa kalkmak için', Murat Menteş 'nakavt olmamak için' yazdıklarını söylüyorlar. Nilay Özer "Kendimi şiir yazarken buldum" diyor, Mehmet Erte, insanı hak etmediği yerden indirmek, alçaltmak için yazdığını itiraf ediyor, Ayşe Sevim de "Bana verilen maske şiirdi" diyor.
Hemen hepsi de zekice, samimiyetle verilmiş cevaplar, ben de aynı samimiyetle eskiden 'hakikat nardadır' demiş ve şiir yazmama bir sebep olarak narı göstermiştim, elbette benimki de bu sorunun cevabı değil. Belki de tıpkı aşk gibi sebepsiz olan şiire bir sebep bulmak, aramak için yaklaşmamalı, 'ihtiyacım vardı, yazdım' demeli: Bir 'tüketim maddesi' değil, bir 'ihtiyaç maddesi' olarak bakılmalı şiire belki de. Tıpkı aşk gibi. Şairlerin yanıtlarında gizli duran 'aşk' bana bunları hatırlattı. Hem şiire ihtiyacı olanlar herkesten önce şairler değil midir? Şiirin de, aşkın da bir 'ihtiyaç' olduğunu söylemek pek 'şairane' sayılmaz, hoşa da gitmez ama, şiirle şair arasındaki ilişkiyi doğallaştırıp, daha sahici ve daha hakiki bir yakınlıktan söz etmemize yol açabilir.

(20/07/2005) Radikal