bugün

hiçbir şeyde yetenekli olmadığını anlamak

bunun somut örnekleri luzırlık olarakkarşımıza çıkar. mesela geçen pazar mezuniyet törenimiz vardı. bu törende binlerce veya milyonlarca resim çektirdik. yeni transfer gibiydik. "başkanım buraya" gibi oldu. nerde fotoğraf, nerde poz vren kitle biz oradayız. oradan oraya koşuyoruz. hastasıyız ortamın. bu arada baktım hepiciğinde de bok gibin çıkmışım.neyse işte bu ortamlarda biri bana "fotoğrafımızı çeker misin?" deyince ben biterim.dediler. bittim. çok sevdiğim bir kardeşimin ana-babası bana "üçümüzün fotosunu çeker misin" dedi. ve dünya'nın en komplike aleti olan dijital fotoğraf makinesini bana uzattı. çektim. sanıyordum. durduruldum. çekilen fotolara girdik. baktık olmamış. bir şansa daha verdiler bana. çektim. sandım. olmadı. yine olmadı. 1 canım daha var sanarken olmadığını anladım. "hadi bakalım sen git" şeklinde bir hava oluştu. ben de ahenkli bir yürüyüşle gittim.

dostlar işte bu luzırlık hatta ötesi bir durumdur.

dur lan ben yürürken farkettim ki benden umudunu kesen aile bir diğer öğrenciye umut bağladı. o geldi tekte aldı. 1 saniyenin altında ekti fotoyu. halletti.

işte bu da luzırlığıma luzırlık kattı.

bu arada işte bir film konusu olur. ya da benjamin button'daki o süper "o biraz daha geç olaydı her şey süper olurdu" mantığındaki sahne gibi olurdu. herkes anlatırdı sonra birbirine. ama böyle yazınca anlatılmıyor tabii. bu da ayrı luzırlık.