bugün

sözlük ateistlerine çok mühim bir soru

adamın biri pazarda muz tezgahına yanaşır. uzun uzun muzlara bakar, bir müddet sonra muzları eline alıp incelemeye başlar.
bir yandan da kendi kendine söylenir. burnuna götürüp "bunun kokusu daha yoğun" der, başkasını burnuna götürüp "bu biraz daha fresh ona göre" der, bir başkasını eline alıp "biraz sert gibi" der, bir başkasını eline alıp "bu biraz yumuşak" der, bir başkasını eline alıp "bu biraz daha kalın mı" der biraz düşünür, diğer muzu diğer eline alıp "bu da biraz ince gibi der" ve artık pazarcı dayanamaz "abicim ya, sen muzu yemek için mi alacaksın, yoksa götüne sokmak için mi alacaksın?" diye sorar.

tartışmalara yazılanlara konuşanlara bakıyorum da... henüz din-yaratıcı inancının ne olduğunu bilmiyorlar. bu ülkede dinlisi-dinsizi, inananı-inanmayanı aynı fix zeka ve akıl seviyesinde cehalet içinde aynı mental açıdan inanç olgusuna yaklaşıyor.

inanmayan biri kalkıp yokluğuna, inanan biri varlığına ispat için din yaratıcı tartışmasına girip karşısındakine ispat için çalışması kadar aptalca bir davranış olamaz.
tartıştıkları konuya mevzu olan kitabı (kur'an-incil-tevrat her ne ise) eline alıp "bu ne abi ya?" diye bir kere alıp okumamış, o zaman ki toplum-insan, sosyal yapı, şartları incelememiş, karşılaştırmalı okuma yapmamış, yazım anlatım tekniğinden bi'haber insanların aristo mantığıyla bir inanç-inançsızlığa yaklaşması aptallıktır ki; aslında ilginçtir ki Aristoteles eserlerinde, dilimize “mantık” olarak çevrilen “logikhe” sözcüğünü hiç kullanmamıştır.
neyse, bu başka tartışma konusu.

bu açıdan baktığınızda kalkıp inanç konusunda doğru-yanlış, var-yok tartışması yapıp kesin bir siyah-beyaz kalıbı-ketegorisi oluşturup 1+1=2 diyemez, konu-problem için sağlama yapamazsınız.

yukarıda bahsettiğim yazım-anlatım, insan-toplum, yaşanılan çağ, coğrafya, şartlar, kültür gerçeğinden soyutlanıp bir metinde anlatılan olguyu değerlendirmek, metafizik bir düzlemde değerlendirmeniz sizin cehalet ötesinde aptallığınızdandır.
örnekleyelim...
bir metin elinize aldınız.
bu metin bir türkü sözü olsun, keskin-kırıkkale yöresi.
"Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yar söyle
Allı turnam ne gezersin havada
Arabam kırıldı kaldım burada
Ne onmamış kul imişim dünyada
Akşam olsun allı turnam dön geri
Gülüm gülüm kırıldı kolum
Tutmuyor elim turnalar ey"

sizin mantığınıza göre bu metini yazan ya saçmalamış ya da bu metin uydurma. turna demek türkçe bir tanım olup bu coğrafyada yaşamayan iri kuşları tanımlamak-genellemek için kullanılanılır. öyle ya, allı turna diye bir kuş için flamingo kast ediliyor olsa ki; keskin-kırıkkale yöresi bozkır bir coğrafya ve flamingoların beslenme-koratin zengini Yengeç, Artemia, Karides, yosun vb yiyecek bulacak yaşam konak yeri değil.
flamingolar konuşamaz, konuşmasa bile güvercin gibi haberleşme için kullanılamaz ve evcilleşmemişlerdir. bunun için heber getir-götür işi yapmayan göçmen kuşlardır.
üstelik "Allı turnam ne gezersin havada" söylemine bakarsanız, burada kast edilen allı turna denen şeyin kuş olduğu da söylenemez. aslında allı turnanın yerde tavuk gibi gezinen ya da yılan gibi toprak altında yaşadığı aşikar.
buna göre böyle bir türkü edebiyat olamaz.

işte sizler cahilliği aşan aptallık seviyesinde bu mantık ile yaşama yaklaşıp yetmeyen zeka ve akılla bir olgunun yanlış-doğru, var-yok olduğunu tartışıyor ispat etmeye çalışıyorsunuz.