bugün

gurbetteki çocuğuna koli gönderen anne

eli öpülesi yüce insandır.

okuldu, işti derken bir sebeple başka bir şehirde yaşayan evladına bir yolunu bulup koliyle yiyecek-içecek, kıyafet gönderir bu mübarekler.

çünkü kendisi yemek pişirirken yemekleri evladının burnuyla koklar, evladının yerine canı çeker yemekten, geçmez boğazından. zaten hep onu düşünüyordur "acaba ne yedi bu akşam, karnını doyurabildi mi" diye.

yanındaki evladına bir kıyafet aldığında gurbetteki evladının yerine imrenir o kıyafate.

bir hafta sabretse ikinci hafta sırf içi boş bir koli gördü diye bunu ''koliyi doldurup evladına göndermesi gerektiğine yorulması gereken mistik bir işaret'' sayar ve başlar doldurmaya.

reçeller, plastik kaplarda köfteler, kızartmalar, pastalar, börekler gırla gider. hepsi tek tek jelatine sarılmış, ayrı ayrı poşetlere konulmuştur, kırılıp dökülmesin birbirlerine karışmasınlar diye. peçete bile unutulmamıştır. hatta anne bazen abartıp marketten aldığı bisküvilerden, çikolotalardan, meyvelerden de koyar, sanki evladı orada beş parasız yaşıyormuş, market yokmuş gibi. ana yüreğidir, ince düşünür, evladı herşeyden besinini alsın ister. bazısı biriktirdiği paralardan üçbeş kuruş da sıkıştırır kutunun içine, bir de not yazar "yiyecekler bozulmadan bitir, derslerinde başarılar, gözlerinden öperim, öptüm annen" diye.

sonra sıra babanın başına ekşimeye gelir. adamın işi-gücü yokmuş gibi bi de paketi göndermekle görevlendirilir. hangi ara işyerinden izin alacak da uygun bir otobüs bulacak adamacağız. ama işin ucunda hanımdan fırça yemek olunca mecburen bir yol bulunur. uzak yollar kısalır ve paket evladın eline ulaşır.

afiyetle ye, şanslı velet.

edit : düzenleme