bugün

amak ı hayal

görsel
"Dalmışım... Görüyordum ki, gayet büyük bir sarayın içinde pek küçük bir pencerenin önündeyim. Bu pencereden, binlerce kişi alacak büyük bir odayı görüyordum. Odanın etrafı, benim pencerem gibi, küçük küçük pencerelerle dolu idi.

Her birinde bir adam oturmuş, odayı seyrediyordu. Odanın içerisinde zümrütten, yakuttan yapılmış kürsüler üzerinde başları taçlı, çoğunun yüzleri peçeli, heybetli ve ağırbaşlı kimseler oturmakta idi.

Kürsülerden bir kısmı daha yüksek bir yerde ve mücevherden olup bunların ortasında ve hepsinden yüksek birisi boş idi. Bu kürsülerde oturan kimselerden biri ayağa kalktı ve:

- Beşeriyet gelmiş, bizden bir soru soracakmış. Uygun bulursanız gelsin, dedi.

Toplantıda bulunanlar olur cevabını verdiler. ilk söz söyleyen zatın emri üzerine odaya beşeriyeti aldılar.

Beşeriyet adını alan bu adam sefil ve sakat bir zavallı idi. Giydiği yırtık pırtık elbiseler, sararmış çehresi mecliste garip bir tezat meydana getiriyordu. Reis vekili kendisine hitap etti:

- Ey beşeriyet! Otur, rahat et ve sorunu sor.

Beşeriyet oturmadı ve dedi ki:

- Oturmak, rahat etmek mi? Yazık! Acaba yüz binlerce senedir oturacak, rahat edecek vakit mi buldum? Bir taraftan geçim sıkıntısı ve ihtiyaç, diğer taraftan kendi vücudumdaki bin türlü hastalıklar rahat etmeye vakit mi bırakıyor. Bu kadar sefil iken yine intihar etmeye razı olamıyorum. Ben pek alçağım. Pek, pek...

Beşeriyet hıçkırıklarla ağlıyordu. Son derece müteessir olan meclisi hüzünlü bir sessizlik kaplamıştı. Bütün üyeler, zavallı Beşeriyetin ümitsizlik ve mahrumiyetini hissediyormuş gibi görünüyorlardı. Reis vekili:

- Mesele pek büyük. Bunun halli reisimizin gelmesine bağlı, dedi.

Beşeriyet dedi ki:

- Hiç olmazsa bu kadar sefalete niye katlandığımı, neden intihar etmediğimi anlasam...

Mecliste bulunanlardan biri ayağa kalktı:

-Müsaade edilirse şu zavallıyı teselli edeyim, dedi.

Meclisin uygun görmesiyle şu sözleri okudu:

“Ya Rabbî! Hayattaki bu lezzet ve insanı hayata bağlayan bu garip kuvvet nedir? Hayat ki, mutlaka sonu gelecektir ve dert ve kederle doludur. Buna rağmen yine onun peşinde koşulmaktadır. Acaba bunun hikmeti nedir?

Hayat insanı bir an rahat bırakmaz. Çünkü bin türlü acılarla ve geçim sıkıntıları ile doludur.

insan, çocukluğunda beşikte ağlamaktadır. O tertemiz ve günahsız çağ feryatla geçer. Gençlik, bin türlü emel ve arzularla doludur. ihtiyarlık ise mihnet ve sıkıntı devresidir.

Ecel vakti geldiği zaman, ömrün geçen kısmı bir andan ibarettir. Bunca sefalet bir an için midir?”

Gaipten gelen bir ses şu cevabı verdi ve dedi ki:

Hayattaki bu zevk ve kıymet, akıllı kimseler için Allah'ın kudret eserlerini seyretmek; cahiller için de yemek ve şehvetten ibarettir.

Beşeriyet bir ah çekti ve:

- Doğru, doğru... Bana söyleyiniz, merhamet ediniz; madem ki, hayattan tiksiniyorum da onsuz da edemiyorum, saadet nedir? Bunu söyleyiniz, dedi.

işte bu sırada Reis geldi. Meseleyi anladı ve mecliste bulunanlara:

- Buyurunuz, şu dertlinin derdini hallediniz, dedi.

Mecliste bulunanlardan bazıları şu şekilde cevaplar verdiler:

Cenab-ı Halil ibrahim Peygamber (A.S.): Saadet çalışmak, kazanmak ve kazancını insanlarla paylaşmaktadır.

Cenab-ı Kelim Musa Peygamber (A.S.): Saadet, nefsini, Firavun gibi insanın başına bela olan aşırı isteklerden kurtarmaktır.

Konfüçyüs: Saadet, bir tencere pirinç pilavına bütün lezzetleri sığdırmaktadır.

Eflatun: Saadet, daima yücelikleri düşünmektedir.

Aristo: Mantık! işte saadet.

Zerdüşt: Saadet, karanlıkta kalmamaktır.

Brahma: Saadet mi? Herkesin zannı ne ise onun aksidir.

Cenab-ı Mesih isa Peygamber (A.S.): Saadet, geçmişi unutmak, hali hoş görmek ve geleceği düşünmemekle mümkündür.

Hz. Lokman: insanlar bu kelimeyi, arzu edip de elde edemedikleri bütün şeyleri bir kelime ile ifade etmek için icat etmişlerdir.

Hızır: Saadet, bitip tükenmek bilmeyen arzuların girmediği gönüllerde bazen kabarıveren bir hayalettir.

Bu sözler üzerine Buda, öfke ile ayağa kalktı:

- Ey Beşeriyet! Saadet, yok olmanın güzel isimlerinden biridir. Nirvana! Ey Beşeriyet, Nirvana!

Beşeriyet bitkin bir halde yere düştü ve:

- Ooofff! Hangisi, hangisi diye mırıldandı.

O vakit Reis ayağa kalktı:

- Ey Beşeriyet! Saadet, hayatı olduğu gibi kabul etmek, yüklediği yüklere razı olmak ve hayatın iyiye gitmesi için gayret etmektir, dedi.

Beşeriyet ayağa kalktı ve:

- Ey âlemlerin kendisi ile iftihar ettiği son Peygamber Hz. Rasulallah! Beşeriyetin dertlerini anlayan ve ilacını bulan yalnız Sensin, dedi.