bugün

sevinç erbulak

"...an'ları tutturamadık seninle. o an(larda) gelmeliydin ya gelmedin. sonra geldin ama. keşke hiç gelmeseydin. ben o gece çok yalvardım sana, yenilmeyelim, kimseyi dinlemeyelim, vazgeçmeyelim diye. ustaca sıyrıldın bütün sorularımdan, düşünmeden binlerce şey söyledin, belki de düşünmemen daha iyi oldu bilmiyorum ama çok kırıldım, parçalarımı toplayamayacağım kadar.
ne saçma! sen zaten onların üstüne basıp geçtin ya.
bunları söyleyen, o gecekileri söyleyen sen değildin, bu benim hiç bilmediğim biriydi, bir film karesinden kopmuş ama rolünden çıkamamış usta bir aktör gibiydin, kötü biriydin, çok kötü biriydin ama sen değildin...
ve gidiyorsun. pencereye koşuyorum. biliyorum, eminim göz göze geleceğiz. "nasıl şaka ama!" diyeceksin. çok çirkin bir şaka bu ama şaka ya sonuçta, olsun.
bakmıyorsun, gitmeden bakarsın ya sen, öyle bir bakmıyorsun. atlamak istiyorum aşağı ama mesafe kısa.
kesin arayacaksın biliyorum. telefonun başında beklemeye başlıyorum. nefesim daralıyor, aldırmıyorum. arayacaksın...
ararsın...
dayanamıyorum.
ne garip. ölün bile yoruyor beni.
ama bir an geliyor galiba, üstelik de hesapladığın bir an değil bu ama, artık gücün mü kalmıyor ne oluyorsa tükeniyorsun.
tükendim.
kendini sevmiyorsun sen, beni nasıl seversin ki?
yapamıyorum artık seninle. beni kapattığın soru odalarında canım çok sıkılıyor.
sen hiç kendini bir odaya kapattın mı hayatında? dört duvar arasına...açlıktan öldüğün, pislikten koktuğun, bir ses duymak için çırpındığın oldu mu hiç? sen en acımasız cezayı uyguluyorsun bana. yavaş yavaş, acıyı duyumsayarak ölmemi istiyorsun. insana özgü birşey değil bu yaptığın. bu kadar kötü olunur mu?
aynaya bakmaya korkuyorum. kendimi görememekten, yabancı bir yüz görmekten korkuyorum.
ben çığlık atsam sessizlikte, sen susabilir misin?
içim bembeyaz kesmiş, canım çok yanıyor bu gece.
bırakıversem bu koca uçurumdan kendimi aşağılara, kim tutar beni?
var mı böyle biri?
YOKSA BEN Mi BiR ESKiCiDEN KiRALAYIP GiYDiRiYORUM KORKAĞIN BiRiNE O ŞOVALYE KOSTÜMLERiNi?
tutabilir misin, korkmadan...
yazamıyorum artık. koca bir sis var kelimelerin üzerinde. sanki hepsi senin elinde, vermiyorsun bana.
yalanlar söylüyorum. nasılsın diye soruyorlar, saklanıyorum.
kendi kendime başka kimsenin bilmediği bir oyun oynuyorum. kuralları ben koyuyor, ben bozuyorum, yine de bu uydurmacada yenilen hep ben oluyorum.
neden?
soramıyorum.
hayatımı birine armağan etmek istiyorum ya da yoksa bir isteyen, fırlatıp atmak. sonra yeni bir yaşama başlamak istiyorum hemen. bir öncekinden sadece güzel şeyleri haıtrlamak, canımı yakan her anıda sonsuza dek unutmak.
şimdi yeni, hiç açılmamış bir paket istesem çok mu gülünç gelir acaba kulağa?
utanıyorum, kimselere söyleyemiyorum bunları.
çok sıkıldım galiba.
her günün bir öncekinin tekrarı olmasından, "uzun zamandır böyle gülmemiştim" demekten, aşklarıma beceriksiz yamalar dikmekten, kötü şeyler izlemekten çok sıkıldım.
yaşamımı vermek istiyorum bir alıcısı varsa, ben de düşünü kurduğum bir yaşam istiyorum. insanın kendine bile ağır geldiği anlar olur, değil mi? kendinden bile daraldığı, kendini atlatmak istediği anlar. işte tam o anların birinin içindeyim. ve sanırım hayli de yüksekteyim. bir tuhaflık yok desem yalan olur, çünkü aynı zamanda aşağılarda bir yerde yukarılardaki beni görmekteyim...
işareti çakıyorum. haydi!
ölüm sadece hayatta var..."

satırlarını yazan, beklemediğim kadar samimi ve sade bulduğum kadın.

(bkz: gözünü kırpma düşerim)