bugün

nostalghia

"...bu hasta edecek kadar güzel görüntüleri görmekten bıktım."

yol götürür bi yerlere. sabır ey yolcu! italyan köyü...yeşil...otel odasında eski bir yatak, pencereler açık ve yağmur yağıyor. yağmur güzel yağar. şair pardesüsüyle yağmur üzerinde çalışmalar yapmadan öylece uyur. kıvrılarak...umutsuz , sakin, tütün kokuları içinde. hayır en çok toprak. toprak kokusu...

sonra tavanı akan koca bir ev var. delinin evi...yeşil yeşil şişeler konmuş, kocaman kocaman yağan yağmurun altına. iç duvarı olmayan yere kapı konması kadar mantıklı. en azından duvardaki 1+1 eşittir 1 yazısı kadar mantıklı... bi parça ekmek bi bardak şarap ve cigara. suskunluklar...damla sesleri geliyor. sonra votka kokusu. evet bir kitap yakılmalı. bir şiir kitabı...bir şiir kitabını yakmak bir matematik kitabını yakmaktan neden daha acıtı ve ısıtıcıdır? cızır cızır cızır. damlalar, cızırtılar, alkol kokusunun sesi ne güzel...

şair irkilir sonra, büyük sözler söylemek zamanıdır şimdi:

"Büyük aşkları bilirsin, öpüşmek yok, hiçbirşey yok, çok saf, bu yüzden büyük.
Duygular, dile getirilmeyen duygular unutulmazdır."

köyün delisi sığamaz artık köye, söylenmesi gereken şeycikler vardır insanlara. meydan bir sahne gibiyken, figüranlar hakkını verirken herşeyin, meydan-ı şehirden seslenir bizim deli : "...sadece doğaya bak, hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin...bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz. deli bir adam size kendinizden utanmanız gerektiğini söylüyorsa, ne biçim bir dünya burası? "

bir mum sönmeden taşınmalı. hem de o rüzgarda. hem de bu soğukta. itinayla sabır sınanır. itinayla. ayak sesleri, mumun çıtırtısı, çakmaklara gaz, çakmaklara gaz. ayak sesleri, nefes nefese bir içsel yarış.
'her birşeye özel anlamlar yükleme densizliği köyü' buradan biraz uzaklarda. geçmişin izlerini ararken bir şair, bu izlemesi biraz da zor filmde, altıüstü basit bir izleyici, yani ben, imrenerek sakinliğe biraz saygı duysam hiç fena olmaz. italyanların meşhur bir sözü vardır. ama ben bilmiyorum. şiire benziyor bu film , işte bunu biliyorum.

ve tekrarlanmalı bi kez daha: "deli bir adam size kendinizden utanmanız gerektiğini söylüyorsa, ne biçim bir dünya burası? " o biçim bir dünya...

Beethoven girer...