bugün
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı34
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler19
- sözlük kızlarının don renkleri20
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım11
- türkiyede çok abartılan arabalar15
- kanınıza rengini verir misiniz15
- anın görüntüsü17
- uzağı göremeyen insan8
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- akrep burcu9
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- patiswiss15
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- akp seçmeni9
- ali erbaş12
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
- eloande'ye koca buluyoruz kampanyası8
efendim bir süredir diyetteyim üzerinize afiyet bir bok yiyemiyorum, öyle aç aç dolaşıyorum... (ne diyeti diye soracak olan varsa şimdiden cevap vereyim; "bok diyeti"! o kadar ki, neler yiyemeyeceğimi yazmak yerine sadece yiyebileceklerimi yazmışlar, o da bir a4 kağıdının yarısına sığıyor yani... gerisini siz düşünün)
diyete başladığım günlerde karşıma çıkan üst kat komşum emekli öğretmen ve mazbut-Kemalist cumhuriyet kadını Necla Hanım'ın da listeyi görmeye fırsatı oldu ve ilk fark ettiği de elbette; bakla!
bu arada şu "mazbut Kemalist cumhuriyet kadını" lafını habire kullanıp dururum izmirli emekli öğretmenler için, bir gün bir dangalağın teki mesaj atmış küfürler yağdırıyor; "öğretmenlerle dalga geçip duruyorsun Atatürk düşmanı" diyerek... oysa dalga geçtiğim yok, böyle bir tarzı var emekli kadınların...
"ha bilmiyorum ne tarzı o" diyecek olanlar için açayım bari konuyu; nasıl ki köktendincilerin çarşafı yada siyasal-islamcıların türbanı vardır, Kemalistlerin de tayyör etekleri simge yerine geçer.
Rengi koyudur. Moda ne kadar değişirse değişsin, o tayyör-etek hiç değişmez. Çünkü hem Batılı görünmek hem de fazla ileri gitmemek, açılıp saçılmamak gerekmektedir. inönü Atatürkçülüğü'nde cinsellik yoktur.
Rahibe, eline evlenmeden erkek eli de değdirmez tabii. "Görücü usulüyle" değil, "konuşup anlaşarak" evlenir ama cinsellik sonra devreye girecektir. Cinsellik esas olarak çocuk yapmakta kullanılacak, genellikle orgazm nedir bilinmeyecektir. ayrıca cinsellikte öyle pozisyon falan yok, ölü kurbağa gibi yatar yatakta bu fraksiyonun dişileri.
Saçlar topuz yapılacaktır, uzun saç makbul değildir. Ayakkabılar mutlaka siyah, mutlaka kısa ve kalın topuklu, burnu mutlaka yuvarlaktır. Açık ayakkabıyı solcu yada liboş yellozlar giyerler, karşı devrimci ve de hafif oynak olduklarından...
Tayyörün altına, beyaz bluz giyilir. Bluzun yakası fırfırlıdır.
Takı, yalnızca ve yalnızca "alyans" olabilir, bu yüzük ilk darbede, darbecilere para lazım olduğunda devlete hibe edilecek ve yerine iftiharla bir teneke takılacaktır.
Aksesuar olarak uzun saplı bir "avukat hanım çantası" düşünülebilir ama rahibe esas olarak bir devlet dairesinde çalışır.
Kocası da memurdur. Ya da memur kafalıdır. (zaten öğretmen öğretmeni bulur genelde)
Kocası her akşam çeyrek küçük şişe Yeni Rakı içer, ne eksik ne fazla. Etikete kalemle de işaret koyar belki.
Vatanın her köşesinin bir olduğunu düşünür ama taşraya gitmemek için de her türlü torpil dümen döndürür.
Eve mütemadiyen sözcü gazetesi girer, Para durumu uygunsa bir de cumhuriyet alınabilir.
Rahibe, yabancı dil bilmez. Genellikle kitap okumaz, okursa da Turgut Özakman okur. doğurganlığını kaybetmiş olan yaşlı kesimi Aka Gündüz okur, belki bir de Yakup Kadri'nin "Yaban" romanı, bir de Reşat Nuri'nin "Yeşil Gece" ... Tabii, "Vadim O Kadar Yeşildi Ki..." isimli eseri de unutmayalım.
Hobileri arasında, kapıcının karısına okuma yazma öğretmek gibi faydalı uğraşlar da vardır.
Evde genellikle kaçıncı derecenin kaçıncı kademesine ne kadar zam gelebileceği tartışılır, gericilere oy veren cahil halka kızılır, işçi küçümsenir, köylüden nefret edilir.
Köy Enstitüleri'nin kapatılmış olmaları da ayrı bir üzüntü kaynağıdır elbette, daima konusu açılır akşam yemeklerinde ve yas tutulur. o gece sevişilmez.
Rahibenin iyice başına menopoz vurmuş olanı da, elinde bayrağıyla katıldığı cumhuriyet mitinginlerinde "yaşasın cumhuriyet" diye bağırarak kendini yerlere atar. (sanki başka bir şekilde yönetilebilme ihtimalimiz varmış gibi...) Sonra pişman olur, çünkü kirlenen tayyör-eteğin temizleyici ücreti aile bütçesini zorlayacaktır.
ya konu nereden nereye geldi amına koyayım! ne diyorduk?
evet. üst kat komşum emekli öğretmen Necla hanım da aynen bu tipte klişe bir kadın. tek farkı, kocası rahmetlik olmuş, kendisi de doğurganlığını kaybetmiş, kafasını hep incir çekirdeğini doldurmayacak kadar ıvır zıvıra çalıştıran muhterem bir teyzemiz.
hani baklayı da hiç sevmem, yazacak başka bir şey kalmamış gibi bunu yazmışlar listeye...
tam sabah işe gitmek için evden çıkıyorum, "aberystwyth" diye sesleniyor bana üst kattan. "akşam iş dönüşü eve girmeden önce bana uğra, sana bir tabak bakla yemeği vereyim"...
Necla hanım 55-60 yaşlarında, 1.70 boylarında, yalnız başına yaşayan enfes bir kadın. "enfesliği" elbette tipinden yada davranışından değil apartmanın yöneticisi olması ve benden aidat almama kıyağı geçmesinden kaynaklanıyor...
yemin ediyorum bütün gün o bakla yemeğinden nasıl kaçarım diye düşünüp dururken bir an ülkeyi terk etmeye bile karar vermiştim oysa!
kaçamadım... kapının daha 1. kilidini çevirmem ve o çıkan "ttrrkk" sesinin ardından, koşar adım elinde bakla yemeği ile bitti kapımda!
a- aaa Necla hanım, ya benim aidat borcum var mı? (o baklayı yememek için tüm aidat borçlarımı tek kalemde kapatabilirim mesajı veriyorum ama karı anlamıyor)
n- kes! aberystwyth ben sana bana uğra demedim mi?
a- (karı emekli öğretmen, o avuç içi kim bilir kaç gencin yüzüne 2 tokat aşk etmek için indi, sakinim) Necla hanım tamamen aklımdan çıkmış, yemin ederim, allah-kuran-Mushaf çarpsın ki unutmuşum. yani çarpılmam diye umuyorum...
n- yoksa sen bakla sevmiyorsun musun? hani siz ne yapsanız ben yerim demiştin?
a- (hay onu söyleyen ağzıma suratıma köpekler işesin benim...) olur mu hiç öyle şey Necla hanım, ben bayılırım baklaya, ateşim 40'a vurduğunda bakla bakla diye sayıklarım ben.
n- tamam kes tıraşı, yoğurdun var mı?
a- yok ama mayalayayım sütü, yarına olur inşallah...
n- bekle sana yoğurt getireyim...
karı yoğurdu da getirdi, tam kapıyı kapatıyorum, "hayır yediğini göreceğim" deyip içeriye de girdi... o baklanın her tanesini yoğurda bulaya bulaya nasıl yedim bir bilseniz a dostlar!
eeeyy yeri, göğü, gezegenleri, yıldızları, galaksileri yaratan rabbim! baklayı sen yaratmış olamazsın!
ayrıca sana da saygımı yitirdim Necla!
fetöcü Necla!
orospu Necla!
diyete başladığım günlerde karşıma çıkan üst kat komşum emekli öğretmen ve mazbut-Kemalist cumhuriyet kadını Necla Hanım'ın da listeyi görmeye fırsatı oldu ve ilk fark ettiği de elbette; bakla!
bu arada şu "mazbut Kemalist cumhuriyet kadını" lafını habire kullanıp dururum izmirli emekli öğretmenler için, bir gün bir dangalağın teki mesaj atmış küfürler yağdırıyor; "öğretmenlerle dalga geçip duruyorsun Atatürk düşmanı" diyerek... oysa dalga geçtiğim yok, böyle bir tarzı var emekli kadınların...
"ha bilmiyorum ne tarzı o" diyecek olanlar için açayım bari konuyu; nasıl ki köktendincilerin çarşafı yada siyasal-islamcıların türbanı vardır, Kemalistlerin de tayyör etekleri simge yerine geçer.
Rengi koyudur. Moda ne kadar değişirse değişsin, o tayyör-etek hiç değişmez. Çünkü hem Batılı görünmek hem de fazla ileri gitmemek, açılıp saçılmamak gerekmektedir. inönü Atatürkçülüğü'nde cinsellik yoktur.
Rahibe, eline evlenmeden erkek eli de değdirmez tabii. "Görücü usulüyle" değil, "konuşup anlaşarak" evlenir ama cinsellik sonra devreye girecektir. Cinsellik esas olarak çocuk yapmakta kullanılacak, genellikle orgazm nedir bilinmeyecektir. ayrıca cinsellikte öyle pozisyon falan yok, ölü kurbağa gibi yatar yatakta bu fraksiyonun dişileri.
Saçlar topuz yapılacaktır, uzun saç makbul değildir. Ayakkabılar mutlaka siyah, mutlaka kısa ve kalın topuklu, burnu mutlaka yuvarlaktır. Açık ayakkabıyı solcu yada liboş yellozlar giyerler, karşı devrimci ve de hafif oynak olduklarından...
Tayyörün altına, beyaz bluz giyilir. Bluzun yakası fırfırlıdır.
Takı, yalnızca ve yalnızca "alyans" olabilir, bu yüzük ilk darbede, darbecilere para lazım olduğunda devlete hibe edilecek ve yerine iftiharla bir teneke takılacaktır.
Aksesuar olarak uzun saplı bir "avukat hanım çantası" düşünülebilir ama rahibe esas olarak bir devlet dairesinde çalışır.
Kocası da memurdur. Ya da memur kafalıdır. (zaten öğretmen öğretmeni bulur genelde)
Kocası her akşam çeyrek küçük şişe Yeni Rakı içer, ne eksik ne fazla. Etikete kalemle de işaret koyar belki.
Vatanın her köşesinin bir olduğunu düşünür ama taşraya gitmemek için de her türlü torpil dümen döndürür.
Eve mütemadiyen sözcü gazetesi girer, Para durumu uygunsa bir de cumhuriyet alınabilir.
Rahibe, yabancı dil bilmez. Genellikle kitap okumaz, okursa da Turgut Özakman okur. doğurganlığını kaybetmiş olan yaşlı kesimi Aka Gündüz okur, belki bir de Yakup Kadri'nin "Yaban" romanı, bir de Reşat Nuri'nin "Yeşil Gece" ... Tabii, "Vadim O Kadar Yeşildi Ki..." isimli eseri de unutmayalım.
Hobileri arasında, kapıcının karısına okuma yazma öğretmek gibi faydalı uğraşlar da vardır.
Evde genellikle kaçıncı derecenin kaçıncı kademesine ne kadar zam gelebileceği tartışılır, gericilere oy veren cahil halka kızılır, işçi küçümsenir, köylüden nefret edilir.
Köy Enstitüleri'nin kapatılmış olmaları da ayrı bir üzüntü kaynağıdır elbette, daima konusu açılır akşam yemeklerinde ve yas tutulur. o gece sevişilmez.
Rahibenin iyice başına menopoz vurmuş olanı da, elinde bayrağıyla katıldığı cumhuriyet mitinginlerinde "yaşasın cumhuriyet" diye bağırarak kendini yerlere atar. (sanki başka bir şekilde yönetilebilme ihtimalimiz varmış gibi...) Sonra pişman olur, çünkü kirlenen tayyör-eteğin temizleyici ücreti aile bütçesini zorlayacaktır.
ya konu nereden nereye geldi amına koyayım! ne diyorduk?
evet. üst kat komşum emekli öğretmen Necla hanım da aynen bu tipte klişe bir kadın. tek farkı, kocası rahmetlik olmuş, kendisi de doğurganlığını kaybetmiş, kafasını hep incir çekirdeğini doldurmayacak kadar ıvır zıvıra çalıştıran muhterem bir teyzemiz.
hani baklayı da hiç sevmem, yazacak başka bir şey kalmamış gibi bunu yazmışlar listeye...
tam sabah işe gitmek için evden çıkıyorum, "aberystwyth" diye sesleniyor bana üst kattan. "akşam iş dönüşü eve girmeden önce bana uğra, sana bir tabak bakla yemeği vereyim"...
Necla hanım 55-60 yaşlarında, 1.70 boylarında, yalnız başına yaşayan enfes bir kadın. "enfesliği" elbette tipinden yada davranışından değil apartmanın yöneticisi olması ve benden aidat almama kıyağı geçmesinden kaynaklanıyor...
yemin ediyorum bütün gün o bakla yemeğinden nasıl kaçarım diye düşünüp dururken bir an ülkeyi terk etmeye bile karar vermiştim oysa!
kaçamadım... kapının daha 1. kilidini çevirmem ve o çıkan "ttrrkk" sesinin ardından, koşar adım elinde bakla yemeği ile bitti kapımda!
a- aaa Necla hanım, ya benim aidat borcum var mı? (o baklayı yememek için tüm aidat borçlarımı tek kalemde kapatabilirim mesajı veriyorum ama karı anlamıyor)
n- kes! aberystwyth ben sana bana uğra demedim mi?
a- (karı emekli öğretmen, o avuç içi kim bilir kaç gencin yüzüne 2 tokat aşk etmek için indi, sakinim) Necla hanım tamamen aklımdan çıkmış, yemin ederim, allah-kuran-Mushaf çarpsın ki unutmuşum. yani çarpılmam diye umuyorum...
n- yoksa sen bakla sevmiyorsun musun? hani siz ne yapsanız ben yerim demiştin?
a- (hay onu söyleyen ağzıma suratıma köpekler işesin benim...) olur mu hiç öyle şey Necla hanım, ben bayılırım baklaya, ateşim 40'a vurduğunda bakla bakla diye sayıklarım ben.
n- tamam kes tıraşı, yoğurdun var mı?
a- yok ama mayalayayım sütü, yarına olur inşallah...
n- bekle sana yoğurt getireyim...
karı yoğurdu da getirdi, tam kapıyı kapatıyorum, "hayır yediğini göreceğim" deyip içeriye de girdi... o baklanın her tanesini yoğurda bulaya bulaya nasıl yedim bir bilseniz a dostlar!
eeeyy yeri, göğü, gezegenleri, yıldızları, galaksileri yaratan rabbim! baklayı sen yaratmış olamazsın!
ayrıca sana da saygımı yitirdim Necla!
fetöcü Necla!
orospu Necla!
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar