bugün

pamukkale travertenleri

ilk kez 1980 sonralarında daha sonra 1990'lar da gitmiştim.
Turistler çıplak ayakla, yerli olanlar terlik sandalet ayakkabı ile dolaşıyorlardı. Biz bu durumun verdiği mesajdan bi'haber kucağımız da karpuzlar (!) Traverten göletleri içinde sulu güreş yapıyorduk.
Sık sık bodrum dan Pamukkale'ye kaçamak yapıyorduk. O zaman bile bize harika gelen yeri oranın yerlileri köylüleri "bozuldu böyle miydi?" diye ağlıyordu ki şimdi ki durumu ile bizim zamanımız karşılaştırma yapınca...

Düşünün, toplum olarak o zamanlar bu kadar yozlaşmamıştık. Şimdi ne halde olduğuna şaşırmadım, iyi dayanmış, iyi halde bile sayılır.

Unutmadan; travertenlere su sağlayan kaynak sanırım aydın Buharkent taraflarında. O tarafta bulunan jeotermal santralın bulunduğu kaynak ile Buharkent de bulunan ve traverten suyu ile aynı özellikleri barındırır.
Buharkent tarafında jeotermal santralinden çıkan ve küçük bir çay şeklinde akan suya elinizi sokamazsınız. Kaynağı ise içerdiği minareler sayesinde, suyun kaynama durumunda ki derecesinden daha fazla bir sıcaklığa sahip. Oysa traverten suyu bu kaynağa göre daha soğuk.

Ayrıntılı bir inceleme, planlama ile traverten suyunun kesin bir kaynağı belirlenip, civarda yapılan otel motel pansiyon vb yerlerin gerekirse bu sudan faydalanması kesilip kaynak tamamen travertenlere aktarılıp doğal haline dönüşmesi için çalışma yapmak lazım.

Bunu sıradan yerel halk veya orayı bilen etrafı gezen biri bile görür bilir yapar. Ama idareciler nasıl bu kadar bilgisiz umarsız oluyor?

Şaka değil, bazen bu vb yerler ile istanbul gibi tarihin görsel delili olan kent ve yerleşkelere bakıp "keşke Yunan galip gelseydi" diyen Maraş dondurmacısına hak veriyorum.