bugün

her ayrilik acidir

ayrılıkların sancılı olması.

bir cafe'deydik. ikimizde biliyorduk bu son buluşmamızdı, susuyorduk. "ayrılık anında şefkatli konuşan taraf, aşık olmayan taraftır" sözü aklıma geliyor, zaten hiç şefkatli olasım da yok. boğazımda bi yumruk, ağlamamı da, konuşmamı da engelliyor.

arka arkaya sigara yakıyorsun daha geçen gün sana hediye aldığım fenerbahçe logolu çakmağınla. biliyorum sende istemiyorsun ayrılmayı ama mecburuz bunu da biliyorsun. önümdeki çaydan bir yudum zorlukla içiyorum ama faydası yok, yumruk gitmiyor bir türlü.

bi gayret konuşmaya çalışıyorum sesim çıkmıyor. gözyaşlarımı gözlerime hapsetmeye çalışmaktan boğazlarım ağrıyor. başımda şiddetli bir ağrı. elimi tutup, herşeyin üstesinden geliriz demen için içimden binlerce kez dua ediyorum ama yok, sen hala susuyorsun.
sessizliği ben bozuyorum çok zor da olsa. 'ee' diyorum 'neden konuşmuyoruz hala?' gözlerimin içine bakıyorsun öyle derin bakıyorsun ki gözlerimi çekmek zorunda kalıyorum. ağladığımı göstermek istemiyorum sana. ağlamanın zayıflık olduğunu düşünen bir ailede büyümenin dezavantajını yaşıyorum.
'olmuyor, çok denedik olmuyor biliyorsun' diyorsun. beklediğim sözler bunlar değil ama gene de
'evet diyorum olmuyor' sesim buz gibi, bir an önce o masadan kalkıp gitmek istiyorum. 'kalkalım ozaman' diyorum en kırık sesimle. elimden tutup 'biraz daha' deyip otutturuyorsun beni. ağlamamı engellemeye çalışmak iyice işkence tadını alıyor.
Tekrar kalkıyorum 'ben gidiyorum' diyorum bu sefer kararlıyım daha fazla dayanıcak halim yok.
'durağa bırakayım seni' diyorsun itiraz ediyorum. Son kez gözlerime bakıyorsun 'seni çok seviyorum' diyorsun. 'eminim' deyip hızla ayrılıyorum ordan.