sözlük yazarlarının itirafları

nasıl başlayacağımı bilmiyorum. buraya yazdıklarım okunsun diye değil de okumak için yazıyorum. bu başlık benim için bir günlük, bir günce. sanırım sürekli değişiyorum ve değişimlerin içinde farklı kimliklere savruluyorum. olduğum kişileri unutuyorum. nolan'ın momento'su gibi, kim olduğumu hatırlamam gereken bir hikayem olmalı. dövmelerim, satırlarım olmalı. geçmişte ki beni hatırlamam gerekir. bu yüzden buradayım. bu yazdıklarım duygusal dışavurumlar değil. bu yazdıklarım kendini ararken yorulan, yorgunluğunu ifade etmeye çalışan birinin satırları. bu yazdıklarım bir arkadaşıma değil de, gelecekte ki kendime şimdi ki beni anlatmak. kendime kızmak, "neymişim" diyebilmek, aynı bedende yaşayan farklı bir mentalitenin mazisini yaşatmak, amaç bu evet.

benlik - ideal benlik sıkışması içinde zıt yönlerde çekilen bir kayış gibiyim, iki tarafta da ben, eli ipten aşınmış ve kanlar içinde olan ben. bide zihnimi kuşatan robotlar, ağlayan develer, nebula tasvirleri, samuraylar, doğulu ejderhalar ve onların varlığını sonlandıran katanalar. karmakarışık bir rengin tesirinde, hiç bir köşede ya da uçta duramamış gibi çaresiz hissediyorum. septik olmayı istemesem de, "acabalar" varoluşumu zedeliyor. Kendimi nasıl gerçek kılabileceğimi bilemiyorum. kısasının ne olduğunu da, ne olacağımı bilemediğim gibi bilemiyorum. acı çekmesem de canımı yakan şeyler bilinç altımı un ufak ediyor, hissedebiliyorum. anlama eylemini anlamaya çalışıyorum şu sıralar, neyi bilmediğimi bilmeye çalışıyorum. tüm bu kötü şey beni ağlatmalı -ağlayamıyorum. kendi zihnimin boşluğunda varoluşumda ki yalnızlığı idrak ediyorum. meskalin ve yengeçlerim olmasa da sartre, ebedi yalnızlığını galiba anlıyorum. işin kötü yanı ise bu fikre alışamıyorum.

alışamıyorum.