bugün

nuriye gülmen ve semih özakça nın açlık grevi

Merhaba. Nasılsın? Gününün her anlamda aydın olmasını umuyorum. Biraz vaktini alacağım müsadenle, bence konu hakkında yetersiz bile olsa da senin için belki biraz uzun olabilir bu mesaj. Tahmin ediyorum ki sabah kahvaltını yapmışsındır. Yahut gün içinde midenin hayıflanmasını bastırmak adına alelade birkaç şey atıştırmışsındır. Muhtemelen de fiziksel olarak sağlıklı bir uyku da geçirmişsindir dün gece. Belki sürdüğün hayata dair düşünceler, yaşamsal sancılar dışında başka pek bir şey alıkoymamıştır seni uykundan. Ama yine de göz kapaklarına biriken yorgunluğu yastığına akıtabilmişsindir. Nabzın çok da fazla çırpınmamıştır mesela gün içinde. Düzen içinde koşuştururken belki bir kuple telâşlanmıştır yüreğin de seninle. Sonra biraz soluklanıp dinginleştirmişsindir onu da düşüncelerinle beraber bir köşeye yaslayıp. Sanırım bu yahut buna benzer tandanslarda geçiyor günün.
Muhakkak ki bilirsin açlık grevlerini, bilmeyen olsa da elbet çalınmıştır bir yerlerden kulağına. Naçizane en özne haliyle açıklık getirmek gerekirse açlık grevi; zaten hakkın olana kavuşabilmek adına, bu yolda düzenlenen bir tören gibidir. Tüketmemenin şenliğidir. Bundandır ki açlık grevinde mide hayıflansa da, çok çeşitli baskı ve hatta işkenceye maruz kalınsa da her daim talepler, umutlar baskın gelir. Ama mesela kahvaltı yoktur. Yahut açlığını idareten bastırmak için alelacele midene tıkıştırabileceğin şeylerin de yoktur. Bir noktadan sonra aşırı kayıptan dolayı vücudun deyimi yerindeyse erimeye başlar. Başını yastığa koyduğunda kemiklerin sana batmaya, kendi kemiklerinin sızısından uyku sana uğramamaya başlar. An be an ölüm salınır başucunda, bir de hakkın olduğu halde erişebilmek adına canını kattığın taleplerin. Şakağında birikmiş düşlerinle bir olup hem umudu büyütürsün küçülen bedeninde, hem de ölümü ağırlarsın odanın ağır havasında. Hele bir de tutsaksan..
Nabzın bozulmaya her an hazır ve nazır bekler nöbette. Yüreğinin ritminden sebep yorulmanın sevdasını çekersin. Çıldırtan dengeyi hissedersin göğüs kafesinde. Her gecenin karanlığına bata çıka güzelliği düşler, sonra kendini kendin omuzlayarak taşırsın şafağa.
Çok değil, bir nebze avuçlarına taşısan bu hisleri sen de bir parça olacaksın onlara. Nuriye ve Semih bu zincirin ne ilki, ne de sonu olacaklar. Ancak onlar bu zincirde bir halka oldu. Sadece onlar için değil; Belki farkında olmadan sessiz kaldığın, rastlaşmadığın, bir yerlerde haksızlığa karşı "onurumuz candan önce" diyen herkes için. Yeryüzünde süresiz açlığından, giderek azalan nabzından, ölümden bile güzel şeyler çıkartabilen herkes için; Senin sesin gerekli. Hak mücadelesinde nefeslerini davasına siper etmiş herkes için senin soluğun gerekli.
Bunları yazıyorum çünkü ben naçizane hissedebildim bu eşsiz güzelliği. Ve isterim ki sen de bilesin nişane gibi onurun, güzellik sevdasıyla kuşatılmış bir açlığın erdemini. En önemlisi insan olabilmek adına bunun gerekliliğini. Ve anlamak sesinle, soluğunla "Ben de varım!" diyebilmeyi.
Yaşam gailen içinde başını göğe kaldırıp bir an olsun açlıktan doğan mucizeleri zihninde parlatman ve ses verip bir parçası olman dileğiyle. Bak, bu kez rastlaştın..