bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

(bkz: denize atılması gereken mektuplar)

her seferinde seni hatırlatacak bir estantane çıkıyor karşıma. önceleri ilgisiz kalmaya çalışırdım ama nereye kadar. mesela bardağımda unutulup üşüyen kahvem, mesela radyoda çalan önceleri dilimize pelesenk olmuş bir sarkı sözü veya bir programda spikerin bir klişe repliği, yolda yürürken senin parfümünden boca eden ve yüzlerinde kırk gram tebessümle yaşayan bir yudum insanlar, balonu rüzgarda kaçınca ağlama krizine giren çocuklar, mırlayan kediler, havlayan köpekler, cıvıldayan kuşlar, makinistin ölümüne bağırtığı trenin düdüğü.
hayaller, gerçekler, ölümler, yaşamlar. mesela silsilende olaylar olaylar...
ama ben bu hatıralara rağmen hala pişman değilim be kelebek.