bugün

ulusal sol

ulusalcıların marks'ın toplumları incelemek için ortaya koyduğu materyalist-diyalektik bakış açısı ile ilgili bir sorunları olmadığı gerçeğinden bi haber olduğu halde bunu 68 kuşağının ulusalcılığı hakkında anti-tez bir yargıya varmak için kullanma cesaretine sahip olmak kişinin konu hakkında tam olarak yetkin olmadığına delalet eder mi etmez mi tartışılır. bu konuda ulusalcıların tavrıyla ilgili bir açıklamaya gerek var gibi duruyor.

ulusalcılar marks'ın toplumları incelemek için ortaya koyduğu materyalist-diyalektik bakışı savunur. tarihin sınıf mücadelesi olduğunu görür, kendi mücadelesini de sınıf mücadelesi olarak ortaya koyar. bunun sonunda enternasyonalist hayalcilerinin farklı olarak, teoriyi pratiğe geçebilecek şekilde ortaya koyabilmenin üzerinde durulması gereken temel koşul olduğuna inanarak sosyalist bir topluma ulaşmayı hedefler. ancak bu marks'ın tüm bakış açısını sahiplendikleri anlamına da gelmez. insan düşünen bir varlıktır yüz kusur yıl önce ortaya konan teorinin tanrı kelamı olmadığı, çelişkili ve eksik yanlarının bulunabileceğinin ve geliştirilmesi gerekliliğinin farkındadır. zira düşünen ve yargılayan bir varlık olan insandan bahsediyoruz, değişmez ezberini belirli aralıklarla tekralayan bir papağandan değil, olması da gereken budur.

burada ezbercilerin asıl sorunu marks'ın tarihsel materyalizminin avrupa merkezci olduğunu ve bunun materyalizme de aykırı olduğunu algılama yetisine sahip olmamalarıdır. marks'ın batı merkezli materyalizmini, türkiye gibi toplumsal yapıya sahip ülkelere uygulamak, gayri-milli bir tavır takınmak emperyalist kuşatmaya uygun bir ortam hazırlama anlamına gelir. milletler tarihsel kategorilerdir, sınıfların varlığı ve mücadelesi, milletlerin kurgu olduğu anlamına gelmez. tam aksine günümüzde sınıf mücadelesi, milletler arası bir mücadele olarak gelişir. küresel emperyalist hegomanyanın içinde batı proletaryasının da işbirlik içinde olduunu hala anlayamamış bir enternasyonalist sol zaten baştan kaybetmiştir. kendisi farkında olmasa da türkiye gibi ülkelerde emperyallerin kullanmaktan büyük zevk aldığı bir kukladan ibarettir.

avrupa birliği konusuna girersek türkiye'de meclise ufuk olarak girdiği söylenip maskot olan enternasyonalist sol geçinen sömürge tipi solcuların, emek-eşitlik derken mangalda kül bırakmayan avrupa destekli sivil toplum örgütü ve komprador sol partilerin ahvali belli iken büyük bir pişkinlikle günahı ulusalcıların üzerine yıkmaya çalışmak akla mantığa sığmaz. enternasyonalistlerin kendi içlerinde yaşadıkları bu çelişkiliye ne demeli peki. ilk başta sen kendi evinin önündeki çöpü topla derler adama.

son olarak, 40 yıl önce "gerçek devrimciler tarafından bağımsızlık simgesi olarak görülen ve gururla taşınan bayrağın, günümüzün "sözde devrimcileri" açısından neden aşağınılası bir simge olarak ele alındığı mantıki bir şekilde izah edilemedi henüz. buna mantıklı gerekçelere dayanan bir yorum hala beklenmekte ve duruma bakılırsa da bu çelişkiye de malum çevreler tarafından verilebilecek bir cevap asla mümkün olamayacak gibi görünüyor.