bugün

emmanuel levinas

ilginç bir filozoftur, sıklıkla postmodern filozof tabiri altına yerleştirilir, ama yerine göre haksız olduğunu düşündüğüm bir tasniftir bu. Levinas'ın felsefesindeki en önemli mihenk taşlarından birisi, Auschwitz'dir. Auschwitz ve onun getirdikleri, LEvinas'ın sorumluluk, öteki, ötekinin bizi çağırması gibi kavramların çıkış noktasını oluşturur. Her ne kadar Heidegger'in öğrencisi olup ondan etkilense de, felsefesi bir çok noktada Heidegger'e bir meydan okuma gibi görülebilir. Bu, de l'existence à l'existant'danlevinas autrement qu'être`'ye kadar gider.

ilk kitapta, varoluştan varlığa gidilir [Heidegger'in fundamental ontolojisi ise bunun tam tersini yapar], ikinci kitapta ise varlıktan başka [Etre:olmak, Almanca Dasein'in karşılığı olarak okunabilir] olma durumu söz konusudur. Heidegger, Aristoteles Metfizik'de bütün felsefelere bir temel sağlayacak, ön ya da kök felsefelerden ve alanlardan bahseder. Bunlara prote philosophia adını verir. Bu alan, ontoloji, metafizik ve teolojiden oluşur. Aristoteles'in bu tasnifinde Etik alanı Poesis alanı içine düşer [Poein: yaratmak, yapmak anlamına gelir, Poetika'da bu kelimeden gelmektedir], zira insan kendi eylemlerinin yapıp edeni ve yaratıcısıdır. Bu minvalde etik otonom bir alan gibi görünmez.

Öte yandan, Levinas, Heidegger ve Aristoteles'in aksine, Etik'i bir ilk felsefe olarak belirler. Etik diğer tüm felsefelerin temelindeki esas felsefedir.