bugün

hayatın anlamsız gelmesi

hemen yanımda sinirimi bozan bir pislik aklımdan gitmemekte ve yeteri kadar uzakta olup da tiz seslerini bana ulaştırmada ısrarlı teyzelerin ağızlı konuşmaları yeteri kadar gürültü vermekte. yavaşça etrafı gözlemliyorum. aklım hala o pis şeyde. bazen ses gelmeyecek kadar uzakta olan çocuklara bakıyorum. oysa ortada tam bir gürültü hakim, yakında olanları anlayamıyorum. bir kuyruk. sıralarını kaptırmama telaşesi gösteren insanlar. el ele tutuşan çift. yaşlı amca ise sanki o genci evladına benzetmiş gibi bakıyor. ne şanslıyım ki kimse benimle konuşmuyor. evet işte tam bu tarz kaotik ortamda bir an sesler kısılıveriyor. tıpkı bölümün en ağır derslerinden birinin vizesine girdiğimde sınavdayken şöyle bir etrafa baktığımda gördüğüm sahne gibi. kalemin kağıdı çizme sesi ve hesap makinelerine tıklanma sesleri. tüm bu olayların karmaşıklığında etrafa bakıyorum. sanki o gürültüde sesler kısılmış gibi gözlerimi kırpmadan sessizliği duyabiliyorum. neden olduğuna anlam veremiyorum. otobüsten reklam panolarını izliyorum. köşeleri sivri olan. ağaçların dalları ne kadar da damarlarıma benziyor. otobüsteki kıza olan ilgime karşı özgür olup hayatın neden var olduğuna anlam vermeye çalışıyorum. otobüsün gürültülü o motor sesini bir an susturup bu soruda kendimi kaybediyorum.