bugün

oysa ne iyi olurdu

Hayatın Sunduğu “Dev ilham” Reklamlardan Sonra Devam Edecek

Yanan parmağının acısıyla irkilip çekti elini mumdan. Sımsıkı yumduğu gözlerini hafiften aralayarak konuşmasına kaldığı yerden devam etmek istedi fakat kadının çoktan uyuyakaldığını gördü. Eşarbından çıkan bir tutam saçını görmezden gelmekte ne kadar zorlansa da, yüzündeki birkaç morluğa gözlerini dikti. Şimşek çakar gibi bir çığlık yankılandı kulağında.

Yalnızlığının farkına, alt komşunun kendi garajını kullandığına sinirlenince vardı. “Çok yalnızım” dedi şairane olmaya çalışarak. “Bana en yakın alt kattakiler olduğu için ancak onlara kızabiliyorum, henüz hiç camları titretecek seviyede tartışamadım bu evde.” dedi. Tam camlara bakıyordu ki pimapen oldukları geldi aklına. Henüz hiç gizli gizli sevişmemişti. Gizleyebilecek 3. biri olmadı henüz hiç. Çoğu zaman 2. bile olmamışken.

Evde bir tur attı, çay suyu koydu. Tam eski sandalyesine kurulacakken, kadının hepten uyumaya başladığını gördü. Sanki her şey şiirselliği bozmak için uğraşıyordu. Bir battaniye örttü kadının üstüne, bir tanede kendi sırtına attı üşümediği halde. Yazacak kafayı bulamıyordu bir türlü. Sigara artık melankolikleştirmeye başlamadan önce öksürtüyor, balgam getiriyor, tükürüyor ve tekrar öksürtüyordu.

Televizyonda acı bir olay bulabilmek için haber kanallarını gezerken, göbek atan yaşlılar gördü, doğum yapan bir aslanı geçti, balık tutan adamları atladı, tam yemek yapan kadının konuşmasına kaptırıyorken kendini onu da değiştirmeyi başardı, bir yarışma programından birkaç soruyu da cevabını bekleyerek ümidini tükettikten sonra aptal kutusunu kapattı.

Kettle’dan fokurtular gelirken pencereye yaklaştı. Perdeyi çekmeden alnını cama dayayıp sokağı izlemek istedi. Top oynayan çocuklar görseydi, o an belki en büyük şairi olurdu, cıvıldayan kuşlar görseydi de. En azından balkonlara asılmış çamaşırlar görseydi, kesin güzel bir şiir yazardı ama hiçbiri yoktu. Ne birisinden korkup ağaca tırmanan bir kedi vardı, ne çekirdek çitleyen teyzeler, ne de aşık bir çift. Tek gördüğü yamuk yumuk park edilmiş arabalar, hızla yürüyen insanlar, bir de düzenle dizilmiş çatılardı. Hiçbir şeyde ilham alacak bir asalet kalmamıştı. Üzerine hayallerle yeni dünyalar kurulacak hiçbir şey yoktu bu şehirde.

Bir şarkı açmak istedi radyodan, orada da pop müzik çalmaya başlayınca dayanamadı daha fazla, koca bir çığlık attı ve ağlamaya başladı. Kadın uyandı, “Ne oldu?” dedi. Hıçkırarak şu sözleri söyledi; ”Kalk yerine yat anne. Burada bir yerin ağrıyacak.”