bugün

anayasa mahkemesi

not: dikkat çok uzun yazı ve bu yazı iki başlıkta bulunmaktadır.

ülkede herkes hukukçu olduğundan ihtiyaç bulunmayan mahkemedir. dün verdiği bir kararla türbanı üniversitelerde yasaklayan, bunun önünü tümden kapatan kurumdur ayrıca. şimdi verdiği bu kararla ilgili olarak anayasa mahkemesinin görevi de değerlendirilecektir biraz.

anayasa mahkemesi tarihi bir karar vermiştir, neden mi? anayasanın değişeceği anlamına gelmektedir karar. zira anayasa mahkemesi ne zaman kendisinde anayasa değişikliklerini inceleme yetkisi gören bir karar verse arkasından anayasa değiştirilerek bu yetkisi elinden alınmaya çalışılmıştır.

örneğin 61 anayasası döneminde anayasa mahkemesi esastan denetim yapınca anayasa değişikliği yapılmış ve sadece şekil denetimi yapılacağı esas denetimi yapılamayacağı hükmü anayasaya konulmuştur. anayasa mahkemesi aynı anayasa döneminde yorum yoluyla anayasanın emredici hükümleri sayılabilecek ilk üç maddesine uygunluğu denetlemenin aslında bir esas değil şekil denetimi olduğu kararını vererek yine bu denetimi yapmıştır. bunun üzerine de 82 anayasası şekil denetiminin ne olduğunun sınırılarını bile çizmiştir. sadece oylama çoğunluğu ve ivedilik şartı olarak.

o halde görülmektedir ki meclis anayasa değişiklikleri konusunda anayasa mahkemesinin denetiminden kurtulmak istemektedir, anayasa mahkemesi ise anayasanın ilk üç maddesine ve inkılap maddelerine aykırılık durumlarında bu ytkiyi vermemeye çalışmaktadır. ancak her geçen değişiklikte bu yetkisini daha zor kullanmaktadır. şimdi bir daha değiştirlecek anayasa ve denilecek ki anayasa mahkemesi anayasa değişikliklerini hiçbir şekilde denetleyemez. anayasa mahkemesi isterse bunu dahi yorum yoluyla aşabilir, ancak bu çatışma neden.

meclis neden anayasa mahkemesi denetiminden kurtulmak istiyor? bunun nedeni anayasa mahkemesinin siyasi karar vermesi gibi basit gerekçeler değil, karar bu gelişim haricinde kesinlikle hukuki, ona aşağıda da değineceğim, sabredip okuyabilirseniz. meclisin bu yetkisi anayasa mahkemesinden almak istemesi her varlığın doğasından gelip, denetlenmeden kurtulma güdüsüdür. anayasa mahkemesi denetlemek istemekte, zira demokrasilerde yasama ve yürütme denetlenmelidir, meclis ise denetlenmek istememektedir. bugüne kadarki mücadele bu aşamada mahkeme lehinedir ama her karar sonrası anayasa mahkemesinin bu kadar tartışılması, onu avrupa veya amerikadaki yüksek mahkeme kadar saygın olmasına herzaman engel olacaktır. bu da anayasa mahkemesinin aslında kayıpta olduğunu gösterir. yine bu tür kararlar sonrası anayasa mahkemesinin kaldırılabileceği, görevlerinin değiştirielebileceği veya amerikada bir dönem olduğu gibi geceyarısı yargıçları atanabileceği için kayıpta göstermektedir.

yani anayasa mahkemesi hukuki bir karar verip türbanın üiversitelere girmesini engellese bile kendi ipini çekmiştir.

karar neden hukukidir? anayasa mahkemesinin görev ve yetkilerini gösteren anayasanın ilgili maddeleri ve anayasa mahkemesinin kuruluş ve görevleri hakkında kanunda yürütmenin durdurulması ile ilgili bir madde bulunmadığı dönemde anayasa mahkemesi 1995 yılına kadar kendisinde buy yetkiyi görmüyordu yani sıradan kanunlarda iptal edip kanunları yürürlükten kaldırabiliyordu ama davayı görürken acaba sonuç ne olur, bu kararı verene kadar kanun uygulanması ertelensin şeklinde karar veremiyordu. 1995 yılındaki kararı ile kanunda ve anayasada bu yetki yazmasa bile bu yetkinin kendisinde olduğunu söyledi çünkü tümünü yürürlükten tüm zamanlar için kaldırabilen mahkeme, bundan azı olan yürürlüğü durdurma kararını evleviyetle yani öncelikle verebilmeliydi, bunun anayasada veya kanunlarda yazmasına gerek yoktu.

şimdi bu genel bir hukuk kuralıdır ve tartışılmasına gerek bile yoktur, evleviyet yani öncelikle yapabilme... çoğunu yapabilen azını da yapabilir. bir başka kural da azı yasaksa çoğu zaten yasaktır, azı iptal edebilirse çoğu zaten eder. yani köpek sokmak yasaktır yazısı içermese bile ayı sokmayı zaten yasaklar. bunun bir yerlerde yazılı olmasına gerek yoktur.

anayasa mahkemesi işte bu kararı vermiştir, ben iptal yetkisine sahibim, iptal kararını ne zaman veririm, hukuka aykırılık halinde, o halde daha ağır hukuka aykırılıkların yaptırımı olan yokluk kararını öncelikle verebilmem gerekir. anayasa mahkemesinin yokluğun tespiti kararı veremeyeceği tartışılabilir. örneğin idare mahkemelerinin verebileceği kararlar arasında yokluk kararı vermek yoktur ama mahkemeler ne yapmaktadır, iptal kararı vermekte ancak yokluğu tespit etmektedir, yani kanunda yazmasa da yokluk tespit kararı mahkemelerin en temel yetkilerindendir, bunun yazılı olmasına gerek de yoktur.

anayasa mahkemesi açısından durum daha da komiktir. şimdi siz anayasa getireceksiniz, devletin tüm düzenini dayandırdığınız, diğer maddelerin de temeli olan maddeleri değiştirilemez diyeceksiniz, ardından da anayasanın tüm maddeleri eşittir diyeceksiniz, kusura bakmayın ama bu anayasa kendi içinde çelişiyor zaten, anayasa mahkemesinin yıllar önce yaptığı gibi anayasanın maddeleri arasında gizli bir hiyerarşi vardır, anayasanın devletin temeli olan ilk üç maddesi diğer maddelerden üstündür. siz bu maddeler değiştirlemez diyeceksiniz, diğer maddeleri değiştirerek bu maddelerin içini boşaltacaksınız. örneğin anayasanın başka bir maddesine devletin dini islamdır maddesi koysanız, bunu anayasa mahkemesi inceleyemez, çünlkü biz anayasayı değiştirdik diyeceksiniz. güldürmeyin bizi...

sorun anayasanın anayasa mahkemesinin anayasa değişikliklerini denetleyemez diyen maddesindedir, anayasa mahkemesi kanunlarda kendisine verilmeyen ama mahkemelerin doğası gereği kullanabileceği bir yetkiyi kullanmıştır ve hafızalardan sonraki gelişmeler dolayısıyla da silinmeyecek bir karar vermiştir. saygıyla eğiliniz.

not 2: ben anayasa mahkemesinin yorumlu red kararı vermesini daha yüksek ihtimal olarak görüyordum.
(bkz: anayasa mahkemesi nin turban kararini iptal etmesi)