bugün

nazım hikmet şişirilmiş bir sanatçıdır

Aquí viene Nazim Hikmet / Iste Geliyor Nazim Hikmet

NAZIM, de las prisiones / Nazim, yeni cikmis mahkumluktan,
recién salido, / hediye etti bana
me regaló su camisa bordada / nakisli gömlegini
con hilos de oro rojo / kizil altin ipi
como su poesía. / siiri gibi

Hilos de sangre turca / turk kani iplikler dizeleri,
son sus versos, / gercek masallar
fábulas verdaderas / antik alcalip yukselmeleriyle sesin,
con antigua inflexión, curvas o rectas, / kivrimlar ve duzluklerle,
como alfanjes o espadas, / hancer ve kiliclar gibi,
sus clandestinos versos / yeraltindaki dizeleri
hechos para enfrentarse / yuzlesmek icin yapilmis
con todo el mediodía de la luz, / tum bir öglesiyle isigin,
hoy son como las armas escondidas, / simdi pusuda silahlar gibiler,
brillan bajo los pisos, / yeraltinda parliyorlar,
esperan en los pozos, / kuyularda bekliyorlar
bajo la oscuridad impenetrable / insanlarinin koyu gözlerinin
de los ojos oscuros / delinmez karanliginin
de su pueblo. / altinda.
De sus prisiones vino / Hapishanelerinden geldi
a ser mi hermano / kardesim olmak icin
y recorrimos juntos / ve birlikte avare gezmek icin
las nieves esteparias / karli steplerde
y la noche encendida / ve kendi lambalarimizla
con nuestras propias lámparas. / aydinlanmis gecede.

Aquí está su retrato / fotografi burada
para que no se olvide su figura: / ki unutmayayim endamini:

Es alto / Uzun,
como una torre / kirlarin bariscilligina dikilmis bir kule gibi
levantada en la paz de las praderas /
y arriba / ve de tepede
dos ventanas: / iki pencere:
sus ojos / gözleri
con la luz de Turquía. / Turk isigi ile.

Errantes / geziciler
encontramos / Karsilasiyoruz
la tierra firme bajo nuestros pies, / dunya saglam ayaklarimiz altinda,
la tierra conquistada / fethedilmis dunya
por héroes y poetas, / kahramanlar ve sairler tarafindan,
las calles de Moscú, la luna llena / Moskova sokaklari,
floreciendo en los muros, / dolunay buyuyor duvarlarda,
las muchachas / kizlar
que amamos, / sevdigimiz,
el amor que adoramos, / hayran oldugumuz ask,
la alegría, / nese,
nuestra única secta, / bizim özel mezhebimiz,
la esperanza total que compartimos, / bu eksiksiz umut paylastigimiz,
y más que todo / ve hepsinden cok,
una lucha / bir mucadelesi
de pueblos / insanlarin,
donde son una gota y otra gota, / bir damla ve bir damla daha,
gotas del mar humano, / insanlik denizinin damlalari,
sus versos y mis versos. / onun dizeleri ve benim dizelerim.

Pero / Ama
detrás de la alegría de Nazim / arkasinda Nazim'in nesesinin,
hay hechos, / gercekler var,
hechos como maderos / tomruklar gibi gercekler,
o como fundaciones de edificios. / ve bina temelleri gibi gercekler.

Años / Yillar
de silencio y presidio. / Sessizligin ve hapisligin yillari
Años / O yillar,
que no lograron /
morder, comer, tragarse / isiramamis, yiyememis, yutamamis,
su heroica juventud. / kahraman gencligini.

Me contaba / Bana anlatmakta
que por más de diez años / on yildan uzun zamanin
le dejaron / biraktigini
la luz de la bombilla eléctrica / elektrik ampulunun isigi
toda la noche y hoy / butun gece ve simdi
olvida cada noche, / unutuyor her gece,
deja en la libertad / özgur birakiyor
aún la luz encendida. / hala aydinlatan isigi.
Su alegría / Nesesinin
tiene raíces negras / kara kökleri var
hundidas en su patria / memleketine derinlemesine gömulu
como flor de pantanos. / bataklik cicegi gibi.
Por eso / Bundan dolayi,
cuando rie, / ne zaman gulse,
cuando ríe Nazim, / ne zaman gulse Nazim,
Nazim Hikmet, / Nazim Hikmet,
no es como cuando ríes: / benzemez diger gulumsemelere:
es más blanca su risa, / pek bir beyaz kahkahasi,
en él ríe la luna, / bir gulumseme ayda,
la estrella, / yildizda,
el vino, / sarapta,
la tierra que no muere, / ölmeyen dunyada,
todo el arroz saluda con su risa, / butun pirinc selamlar kahkahasiyla,
todo su pueblo canta por su boca. / butun insanlari sarki söyler agziyla.

pablo neruda

http://tannedunicorn.blog...m/2006_11_01_archive.html

++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Nazım a Bir Güz Çelengi

Neden öldün Nâzım? Senin türkülerinden yoksun
ne yapacağız şimdi?
Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar
bulabilecek miyiz bir daha?
Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun
ne yapacağız?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı,
ateşle suyun birleştiği
Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler
kazandırdın bana
Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları
Bulutlar gibi, yaprak gibi uçarlar
Düşerlerdi orada, uzakta.
Yaşarken kendine seçtiğin
Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa.

Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet
sunuyorum
Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üzerinde parıldayan
Halkların kavgasını ve kavgamı benim
Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan...
Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da
yalnızım sensiz.
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen
yüzünden yoksun
dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan
Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle
Kuyu gibi kapkara zindanlardan
Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları
Ellerinde izi vardı eziyetlerin
Hınç oklarını aradım gözlerinde
Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin
Yaralar ve ışıklar içinde.

Şimdi ben ne yapayım? Nasıl tanımlanır
Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya
Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
Teşekkürler, böyle olduğun için!
Teşekkürler o ateş için
Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.

(Türkçesi: Ataol Behramoğlu)

pablo neruda..(kim diye sorma sakın)