bugün

halk otobusunde kizin birinden firca yemek

akşam vakti, uzun bir yoldan dönüyorum, servisle şehir içi ötöbüslerin kalktığı durağa kadar geldim, açlıktan midemden çeşitli sesler gelmesine mükabilen bir ülker fındıklı çikolata alıp halk ötöbüsünün motor kısmının üzerine kendimi zor attım, yüzüm halka ve halkın arasındaki o malum kıza dönük, çikolatayı açıp yemeye başladım ki, o sesle irkildim, "versene lan çikolatadan ne öyle tek başına yiyon." acaba bana mı diyorlar bakışı attım etrafa, kız bundan cesaret almış olacak ki, "sana diyorum versene çikolatadan". bir iki saniye kendime gelme molası aldıktan sonra: "istemesini öğren vereyim" diyebildim, sesimin ne kadar boğuk ne kadar ezik çıktığını kelimeler ağzımdan dökülüp bittikten sonra farkettim. bu kadar eziklik karşılıksız mı kalacaktı hatunda cesaret tükenmiyor: "cimri şey ne olucak" diyiverdi. dayanamadım "terbiyeni takın kızım ağzımı bozdurma" gibisinden laflar ettim, sesim eskisine oranla daha gür çıkmıştı, ama anlamsız bir mahalle kavgası havası vardı sesimde, etraftakiler buna mukabil olaya dahi olup, "yapmayın ayıptır" gibisinden laflar ettiler. susutuk ya da o sustuğu için ben de susutum, ineceğimiz yerlere gidene kadar göz göze gelmemeye çalıştık, inerken onun tarafına bakmadım bile.
eve zor attım kendimi ötöbüsten inip yürümem gereken yol göz açıp kapayıncaya kadar bitmişti. ama içimden atamadım günlerce aynı yerden aynı saatlerde halka ötöbüsüne bindim, tekrar karşılayıp söyleyemediklerimi söylemek için, ama olmadı ben de sözlüğe döktüm. aşkım çorapların da ıslandı mı misali