bugün

allah ın izni olmadıkça hiç kimse inanamaz

“bir de müşrikler (allah’a eş koşanlar) dediler ki: allah dileseydi ne biz ne de atalarımız o’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık. ve o’nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık. kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. buna karşı peygamberin vazifesi ancak açık bir tebliğ değil mi?” (nahl, 16/35)

bu âyet-i kerimeden, şu anda karşımıza yeni bir soru gibi getirilen meselenin, aslında bir gericilik belgesi olduğunu, bu şeytanî sorunun tâ asr-ı saadette, hatta ondan önceki devrelerde ortaya atıldığını anlıyoruz. bu soruyu soranlar, kaderi, cebir mânâsında gösterip, insanın cüz’î iradesini görmezlikten geliyorlar ve ilâhî adalet konusunda muhataplarının zihinlerini bulandırmaya çabalıyorlar. “madem ki hidayet ve dalâlete gidecekleri allah diliyor, öyleyse kulun iradesinin ne hükmü var?” demek istiyorlar. (#28647306)

“her şeyin kader ile takdir edildiği” bir hakikat. ama, bu takdir edilenlerden birisi de insana cüz’î irade verilmesi ve onun emir ve yasakları işlemekte serbest bırakılması... bu da bir takdir... buna göre, insan ister ibadet etsin, ister isyan yolunu tutsun, her iki hâlde de kader dairesi içinde... bu incelik, çoğu zaman gözden kaçıyor, yahut yeterince anlaşılmıyor. (#28647308)