bugün

sözlük yazarlarının rüyaları

genelde kabusturlar. en aklımda kalanlar şöyle:

1. garip ahşap bi eve girip zihin engelli bi yaşıtımı öldürmemi istiyolar ve buna zorluyolar. eve giriyorum yavaş yavaş karanlık odalara bakınıp koridorlardan geçerek en sonunda arkadaşımın olduğu odayı buluyorum. göz göze geliyoruz. öldürmemek için kendi içimde nasıl direndiğimi anlatamam şu an burada. hoş öldürmüyorum da. sohbet ediyorum ve uyanıyorum. uyandığımda da öldürmediğime seviniyorum.*

2. ali ismail korkmaz'ın öldüğü haberini aldığımız dönemdi. kocaman apartmanvari, çok büyük odaları olan bir bardayız. barın her odası tıklım tıklım ve herkes çok eğleniyodu. ben de aralarından sessiz sakin geçiyorum, adeta dışardan mutsuz bi şekilde onları izliyomuş gibi. en sonunda geniş bomboş bi odasına geçiyorum barın ve ilerisinde ali ismail korkmaz'ı tek başına mutsuz bi şekilde içerken görüyorum. hiçbi şekilde konuşamadan uyanıyorum.

3. evimi tamamen farklı bi şekilde döşenmiş görüyorum. odamda küvet ve küvetin içinde bi kadın ve deli gibi ağlayan bebeği. dışarıda fırtına, sel, bütün felaketler var ancak ev sadece deprem oluyomuş gibi sallanıyor. küvetten kanlar gelmeye başlıyor ve ben uyanıyorum. o bebek ağlaması beni hep korkutur ve sinirlendirir bu yüzden.

4. dedemin yoğun bakımda olduğu dönemdi. kan verilmişti ve doktorlar durumun biraz iyiye gittiğini ve şaşırdıklarını söylemişlerdi. o gece rüyamda dedemi afili bir takım elbiseyle, sakal tıraşı olurken gördüm. bi de ne alaka olduğunu hiç anlayamadım ama dayımı tokatlamıştı. ertesi sabah kimseye söylemedim çünkü herkesin yorumlayacağını biliyodum. akşam dedemi kaybettik.

5. son olarak benim için klişeleşmiş bir kabuslar zinciri; her yakınımı en az bi defa ölmüş görmem.

bi tane de güzel bi rüya olsun dedim ama yemin ederim bulamadım.* ölüm üzerine kurulu rüyalarım için çakma freud'lar sahaya.