bugün

şehzade mustafa

1553’de Veliaht Şehzade Mustafa haksız yere idam edildiği zaman orduda yüksek rütbeli bir subay olan Taşlıcalı yahya, Şiddetli Beyitlerle Sadrazam Damat Rüstem Paşa’ya, hatta Kanuni’ye çatan bir mersiye yazıp ordunun duygularını dile getirmiş, Rüstem Paşa’nın geçici olarak azline sebep olmuştur:

Meded, meded! Bu dünyanın bir tarafı yıkıldı. Çünkü ecel eşkıyaları Mustafa Han’ı yakaladılar ve boğdular.

Onun güneş gibi parlak yüzü battı ve düzen bozuldu. Osmanoğullarını hile ile günaha soktular.

Padişahın yanında o yiğidin sözü geçtikçe onu çekiştirirlerdi. Nihayet devir padişahını felek, onların yönlendirmek istedikleri tarafa döndürdü. (Kanuni’nin çevresi tarafından yönlendirilişini kasdediyor)

Yalancının kuru iftirası ve gizli düşmanlığı gözümüzün yaşını akıttı, gönlümüzde ayrılık ateşi yaktı.

Zavallı şehzade caniler gibi bir cinayet işlememişken, belâ seline düşüp boğuldu. Bütün yanında bulunan yakınları darmadağın oldu.

Keşke şu olayı gözüm görmemiş olsaydı. Doğrusu ya, şehzade hakkındaki hükmü doğru ve uygulanan cezayı adalete uygun görmedim.

* * *

Şehzade beyaz bir elbise giymiş, bu haliyle nurdan bir minareye dönmüştü. Babasını göreceği için mutluluktan parlayan yüzü gündüzü andırıyordu.(Şehzade’nin Kanuni’nin huzuruna çıkışı anlatılıyor)

Şehzade halka çiçek açmış bir ağaç gibi göründü, otağ ve çadırları da karlı dağlara benziyordu.

Cihan padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman hiddetten ateşe dönmüştü, yanında yürüyen adamlar da bir lâle tarlasını andırıyordu.

Padişahın çadırları bedenlerle süslenmiş, akhisara dönmüştü. Şehzade ise sevincinden güneş gibi yerinde duramaz bir hale gelmiş ve el öpmek. için otağa doğru yürümüştü. (Beden: gövde, hile duvarı ve büyük çadırların etrafına çekilen bezden perde manasına gelir. )

Ay parçası gibi şehzade, babasının otağından dönüp gelmedi. Onun cenazesini görenler yağmur yağdıran bahar bulutu gibi ağladılar.

Bu dünya çadırı, iki başlı bir ejderhadır. Onun ağzına düşen görünmez olur.

* * *

Ayın on dördü gibi bilgili ve ilim denizinin tanışı olan o şehzade yok olup gitti. Uğursuz talih zavallıyı telef etti.

Gök yüzünde yıldızlar şehzadenin, hasret yarasıyla dövündü kaldı. Osmanlı ülkesi onun ayrılık gecesinde hasretle yandı tutuştu, ülkenin gözleri yaşlarla doldu.

Keder, hücum etti, Konya halkına karalar giydirdi. O ay yüzlü şehzadeyi, ince hesaplar, ustaca entrikalarla yok ettiler.

Zehirli bir yılan, yani cellâdın kemendi, şehzadenin boynuna hale gibi kuşandı. Rahmetli kaderi ne ise ona boyun eğdi.

Hatası görülmemiş ve günahı bilinmez iken öldü- öldürülen şehzâde, ne mübarek ve manen ne mutlu bir şehîd ve ne derece zulme uğramış bir sultândır!

Şehzâde yer yüzüne yığılıp kaldı ve aslı olan toprağa döndü. Mutlulukla Hazretin yakınlarına gitti.