bugün

ozancan akkuş

geceden beri açık bu ismin bulunduğu başlık öylece bakıyorum , ozancan akkuş. arkadaşız ki tanışmasak da doğrudan. gülmeye çalışan , acı çeken , okumak için direnen , yaşamak için direnen insanlarız , neden arkadaş olmayalım? ama neden bu şekilde tanıyorum ben bu insanı , neden fotoğrafı kazınıyor aklıma, o gülüyor sonuçta ama ben neden ağlıyorum? o insanlarla uyudum, çünkü vücut yorulunca uyurdu, çünkü dinlenmek gerek , biyolojik sistemimiz için, hani biz canlıydık ya, hani yaşıyoruz kalbimiz var, soluğumuz var, o insanlar diyorum , düşünsene soluk almıyor artık. gülüşü de alan bu soluksuzluk , o insanların üretebileceği şeyler yok gelecekte olması gerektiği yerde, şiir yazacakları kağıtlar da boş, şiiri geç alışveriş listesi yazacağı olsun , kalem tutuşları , aşkları, fısıldadıkları, arkadan bir öğrenci uzatışları , yürüyüşleri yok, kuşların sesini artık daha az kişi duyuyor. hep bi soluğun kesilmesiyle oluyor bunlar , koca galakside ve koca dünya zamanlarında olan bi patlamayla ve sonsuza dek uyuyorlar. bir şiir vardı derdi ki , kedidir uyusundur ama ya çok uyursa?. ben, uyandım yine bu insanlarla , birden bire hep aynı durakta kaldılar, aynı yaşta. aynı yerde. parmak uçlarıma kadar isteksizlik bir uyuşukluk var yazmakta zorlanıyorum. evlerine dönmeyi beklerken herkes tam da, sanki bombaları bekliyorlarmış gibi . çoğusu iç çürüten bir sınav telaşından çıkmış . aslında bir şeyler bir şeyler demek ne bileyim o kadar anlamsız ki bile. şurada sadece yaşama hakkının gerekliliğine çıkıyor cümleler. yaşama hakkı. hep aklımın köşesinde olacak kişidir. çiçek ekeceğim uyuduğu yere. ailemi nasıl arıyorsam her gün , ozancan'ı da anacağım , bak diyeceğim bunu bunu öğrendim bugün, adını unutmak yasak bana. affet beni, o gün öğrencine gidemediğin için sorumlu olan taraflarımı affet arkadaşım. çok zorlanıyorum yaşamakta ben de. gözlerinden öperim. büyüyüp defne ağacı olduğunda , saklayacağım kurumuş bir yaprağını arkadaşım.