his

diğer adıyla sezgi, rasyonalizmdeki mantıklı düşünceden farklı olarak hakkında yanılmaya fazlasıyla müsait olacağın şeydir. orada da yanılabilirsin evet, orada neden ve sonuç ilişkisi içerisinde bir kanıya varırsın ve bu yanlış da olabilir. içine hislerini katmasan dahi bu olabilir.

peki yek bir şekilde hislerine güvenerek hareket edebilir misin? tüm hayatı hislerine güvenerek geçirebilir misin? his ve hissetmek tam anlamıyla nedir bana bunu açıklayabilir misin? yani mesela his kırılabilen bir şey midir? bu yüzden belki de his kartını ortaya koyman gereken bir anda bile koymayabilirsin öyle değil mi? sırf korktuğun için, sırf o iliklerinde akan kan gibi sana yakın olan, beyninin kıvrımlarında dans edip sana ilhamlar yaratan ve adını "his" koyduğun şeyin yeri gelip seni mahçup edebileceğini bir kez dahi olsa düşündün öyle değil mi bu hayatta? öyleyse neden en başında bize böyle bir şey kodlandı dersin. mesela sen bunu bile bile ister miydin? ben istemezdim. tam anlamıyla güvenemeyeceğim bir hisse neden ihtiyaç duyayım ki, nasıl olsa beni bir şekilde üzecek" der ve onu istemezdim. dolayısıyla robot gibi bir insan olurdum evet.

buraya kadar tamamız sanırım. sanırım dedim ama, sanırım bir şeyleri kaçırıyorum gibi mi dersin? şunu dediğini duyar gibiyim: "madem hislerine tam anlamıyla güvenmek istiyorsun, o zaman hissin özünde yatan bu fuzzy logicin istediklerinle çeliştiğini de bilmen gerekir". evet! haklısın. bunu adım gibi biliyorum. hislerime yüzde yüz güvenmek zorunda olan aciz biriyim ben. bu durumun onun kendi doğasına aykırı olduğunu da biliyorum. bazı zamanlar kesinlikle risk alamayacak kadar korkak biriyim üstelik. bu yüzden de suçu ne yapacağını bilemez bir şekilde hislere atıp "keşke yüzde yüz emin olabileceğimiz bir şey olsaydı" diyorum. beni güzel yakaladın. şu an olduğum yerde buharlaşıp bir toz zerresi olarak uzayın sonsuz derinliklerine karışmak, ait olduğum yere geri dönüp her şeye en baştan, taa big bang'ten yeniden başlamak istiyorum. müsadenle.