bugün

atma hamidiye atma

cumhuriyetin ilk yıllarında rize insanı ankara ile pek barışık değildir. dahası kendilerine karışılmasından hazzetmezler. gerginlik devletin rize halkından buğday ekmesini istemesi ile başlar. lakin o güne kadar mısırdan başka birşey ekmemiş halkın alışkanlığını değiştirmek kolay değildir. hele bir de teşfik yok da sadece emir varsa karadeniz insanının doğasına aykırıdır.

velhasıl şapka kanunuyla ortam iyice gerilir. bırakın şapkayı çıkarıp sallamayı, takmazlar bile. bu durum merkezin canını sıkar, osmanlıdan kalma 1905 yılında ingiltere tarafından yapılan hamidiye adlı savaş gemisini yollar karadeniz sahillerine. öyle ya, adamlar şapka kanununa muhalefet etmişlerdir. koskoca gemi üşenmeyip rize açıklarından şehri dövmeye başlar. kimine göre şehirde önemli miktarda maddi zayiat meydana gelir, kimine göre ise hamideye korkutmak amaçlı birkaç mermi sallamışlar dağın yamaçlarına. sonuç olarak hamidiye görevini yerine getirip halkı iyiden iyiye korkutmuş olmalı ki şu dörtlük meydana gelir.

Atma Hamidiye atma
Buğday da yiyeceğuz
Şapka da giyeceğuz
Vergi de vereceğuz

o zamanları şapka takmayana garip bakarlarmış. şimdi ise şapka takanlara garip bakıyoruz. yaşlılara "eski istanbul beyefendisi heralde" diyor, genç olanların -ki olduğunu sanmıyorum- arkalarından kıs kıs gülüyoruz.

aradan kaç yıl geçti, hala insanların başlarına ne taktıklarını tartışıyoruz. demek ki o zamandan bu zamana değişmeyen tek şey kafalarımızın içi. aksi olsaydı, o günleri hatırlar, demokrasi ve özgürlük adına birer yorum yapar, halimize şükrederdik...

edit: artık gençlerde moda olarak takabiliyor.