bugün

ismail hakkı pekin

yılmaz özdil'in hakkında çok güzel bir yazı yayınladığı eski istihbaratçı.

Tahminim o ki, sizler de “paylaşılamayan adam Hakan Fidan”ın kim olduğunu merak ediyorsunuzdur.

Ankaralı olduğu söylenir ama, Bursa iznik doğumludur. Dağ komando okulunda ve hava indirme tugayında görev yaptı. Kıbrıs barış harekatına paraşüt taburu takım komutanı olarak katıldı. Beşparmak dağlarına ilk atlayanlardandı. Yere iner inmez, stratejik Kralkızı tepesini ele geçiren birliktendi. Türk sınırlarının çizildiği ikinci harekatta vuruldu. Gazi oldu. Kıbrıs Bronz Liyakat Madalyası aldı.

Silahlı Kuvvetler Akademisi’nden mezun oldu. Brüksel’e gönderildi, NATO ana karargahında TMR başkanlığında görev yaptı. Kara kuvvetleri plan prensipler savunma araştırma şube müdürlüğü yaptı. Plan harekat ve teşkilat başkanlığı yaptı. Terörle mücadele bölgesinde, sınırötesinde kritik görevler üstlendi.

istihbarat’ın başına getirildi.

Silivri’ye tıkıldı.

Tee seneler evvel, zorlu bi gece tatbikatından sonra sabah içtimasına iki dakika geç kaldığı için, iki gün hapis cezası almıştı. Tek hapis tecrübesi buydu. Oysa şimdi 7.5 sene vermişlerdi. Üstelik, terör örgütüne üye olmaktan vermişlerdi. O an hissettiği onur kırıklığını asla unutamıyor… 40 senedir gururla taşıdığı silahını teslim etti, beton tabut, Silivri’ye girdi.

B-11 numaralı koğuşa atıldı. Demir kapının üzerinde 30 santime 10 santim ebatlarında sürgülü delik vardı, dünyayla irtibatı bu delikti. Yemeği, mektupları, ilaçları bu delikten veriliyordu. insanlarla temas etmesi, insan yüzü görmesi adeta yasaklanmıştı, yere eğilse bile, delikten yemeği uzatan görevlinin yüzünü göremiyordu, sadece elini görebiliyordu. Tuvalet tıkandığında bile kapı açılmıyor, tuvaleti açmak için kullanılan hortum bu delikten sokuluyordu.

Hepi topu 32 adımlık havalandırma alanı vardı, etrafı 9 metrelik duvarlarla çevriliydi, kuyu’yu andırıyordu. Zemin betondu. Anca burada yürümesine izin veriliyordu. Bir avuç gökyüzünü, bu kuyunun dibinden seyrediyordu.

Silivri’ye tıkıldığında, annesi ağır hastaydı, kahraman oğlunun uğradığı iftiraya daha fazla dayanamadı, rahmetli oldu. istersen bir gün izin verelim, cenazeye katıl dediler. Lütfetmişlerdi. Cenazeye giderse nasıl bir muameleye maruz kalacağını biliyordu.
Acı örnekleri vardı. Refakat eden askerler, cenazeye giden tutuklulara sanki teröristmiş gibi davranıyordu, taziyeye bile izin vermiyorlardı. Gözyaşlarını içine akıttı, son görevini yapamadı, annesinin cenazesine katılmadı.

Neticede, herşeyin kumpas olduğu ortaya çıktı. Silahsız işgal’le hem silahlı kuvvetleri imha etmişler, hem de “istihbaratın bir numarası”nı tasfiye etmişlerdi.

Üniformayı çıkardı, devlete-millete yönelik iftiralarla boğuşmaya devam etti, Ermeni soykırım yalanına karşı mücadele veren Talat Paşa Komitesi’nin başkanlığına seçildi. Ve, milletvekili adayı oldu.

Şimdi diyeceksiniz ki, ne kumpası, ne Silivri’si… Hakan Fidan’la Talat Paşa’nın ne alakası var?

Ne Hakan Fidan’ı kardeşim!

Bu anlattığım madalyalı istihbaratçı, genelkurmay istihbarat başkanı korgeneral ismail Hakkı Pekin… Karşıdevrim’le mücadele etmek için işçi Partisi’ne katıldı.

Ha illa Hakan Fidan kim diye merak ediyorsanız… Akp yandaşı başçavuş olduğunu biliyoruz, başka da bir kabiliyetini duymadık.