bugün

bir gecede cahil bırakılmış halk

Osmanlıydık, bir gecede cahil olduk(!)

Bilim ve Felsefemizin gelişemiyor olmasına dün Cumhurbaşkanı çok önemli bir açıklama getirdi. "Türkçeyle bilim felsefe olmaz. Biilim ve Felsefe için Osmanlıcaya, Fransızcaya başvurmak gerekiyor." dedi. Üstelik tüm bu kayıp bir gecede olmuş. Dün felsefeler yaparken sabah bir kalkmışız çehalet diz boyu.

Çok haklı! Şöyle dönüp geçmişimize baktığımızda Osmanlıca kültürü almış rahmetlilerimizden önemli felsefi izler kalmış aslında. Nasıl da görmezden gelmişiz? Trabzon'un çok eski bir tarihi vardır. Köklü bir kenttir. Tarihi yapıları zaten bunu tesçiller. Nedense bizim Osmanlılı dedelerimiz Arsin ilçesinin en ulaşılması zor tepelerinde yer edinebilmişler. Belki de doğaya olan sevgilerindendir, kim bilir?

Kurtuluş savaşı dönemi şartlarından ötürü yetim büyüyen Rahmetli Hacı Babamız(Dedemin babası/Osman Dede) beni hep Bal-ü hümayun diye severdi. Sonra bazen yabancı dili Türkçeye kayar;
"Namazı kılmazsan galur,
Şeytan imanini aluur." diye devam eden bir dörtlüğü her namaz vakti söyleye söyleye namaz kılmaya giderdi. At merakı da vardı. Bindiğini hiç görmedim. Ama anlatılır, eskiden bizim akrabanın bir eşşeği varmış. Dağ tepe üç gün boyunca yürüyerek yaylaya giderken kullanır, çok işlerini onunla yaparlarmış. Dedemizin bu at merakını dile getirdiği osmanlıca dörtlüğün çevirisi de şöyledir:
Alma kır'i satma dor'i
Al atlarda binde biri
illa dor'i, illa dor'i

Osman dedemizin heybetli bir yapısı, bir bağırsa karşı tepelerden duyulabilecek kadar güçlü sesi vardı. Bunların hepsi, Osmanlı kültüründen(!) kalma spor, san'at ve bilime olan aşinalığın genlerine işlediği izleri.

Bir Ayşe Ninemiz vardı. O da Rusların köylerimizi bastığı döneme şahit olmuş bir ninemizdir. Baskında ırzına geçilen bir çocuk yaştaşı akrabasının intiharını görmüş, yoksulluğun en kötülerini yaşamış. Ben hiç unutmam onun her sofra kurulduğunda sofrada bulunmayanlar için yemek ayırın o da aç kalmasın çırpınışlarını. Dört beş aile aynı evde yaşadıklarını anlatır, çocuklar yiyip bitirmesin diye evde ekmeğin saklandığı zamanlardan bahsederdi. O da 100'lü yaşlarda rahmetli oldu. Aldığı derin Osmanlı kültüründen ötürü spora çok meraklıydı. Ölümünden bir kaç yıl önce bir gece yarısı bisiklet hareketiyle onu spor yaparken gördüğümde çok şaşırmamıştım.

Bir gecede cahilleştik ama ne malmışız ki neredeyse 100 yıldır hiç gelişemedik.
Bir milletin yaşadığı çöküşten kurtulma mücdelesiymiş, yetimlikmiş, yoksullukmuş hepsi hikaye. Bir gecede çahil kalmak böylesine saçma bir fikir işte.