bugün

caner taslaman şarlatanlığı

--spoiler--
müritlerinin, ne yazık ki, kendisi kadar kendisinin ne hakkında konuştuğunun farkında olmadığı akademisyen.

öncelikle caner taslaman ve tayfasının yazılarında ve televizyonlardaki programlarda mütemadiyen "dünyanın önde gelen felsefecileri" olarak sunduğu william lane craig, alvin plantinga ve richard swinburne gibi isimler "hristiyan apolojist"* denilen, aslında hristiyanlığı, genel olarak da teizmi, rasyonel temellere oturtmaya çalışan bir felsefeci grubudur.

evet, bu insanlar boş beleş insanlar değildirler (bkz: #32696656). öte yandan bilgi birikimi ve felsefeci yönleri bu insanlardan aşağı kalmayan, hatta bu insanların çok ötesine geçmiş, onlarca felsefeci bulunabilecekken, bir fanatiklikle bu insanlara "dünyanın en iyi felsefecileri" demek biraz çocukça kalmış. klavye başından gözüktüğünün aksine, matematik, felsefe, sosyoloji, tarih vs. gibi entelektüel disiplinler genel olarak "en iyi x", "en sağlam y", "en kodumu oturtan z" gibi "malmsteen mi daha iyi gitar çalıyor yoksa steve vai mi" tandanslı lise muhabbetlerini ciddi ciddi çevirebileceğiniz alanlar değildir. zira bu alanları kaliteli bir şekilde icra eden insanların zaten ego sorunları ve bir "en" olma amaçları olmadığı gibi, bu disiplinlerde nesnel karşılaştırmalar yapacak kriterler ve üst kurumlar da yoktur. her neyse, konumuz bu değil.

caner taslaman, türkiye'ye "hristiyan apolojetikleri" getiren kişidir. tabii ki, türkiye'nin kültürü ve tarihi neticesiyle bu apolojetiklerin apolojileri edirne'de sınır kapısından bizim ülkeye girerken "islam apolojilerine" dönüşüyor.

caner bey'in müritleri (dikkat edin bu noktada "takipçi" ve "mürit" arasında bir ayrım güdüyorum), sürekli savundukları bu hristiyan apolojetiklerin yazılarını ve videolarını yeterince araştırırlarsa görürler ki, mesela william lane craig, hristiyanlığın öğretilerini çok güçlü bir şekilde savunuyor (şu tartışmayı izleyin, burada islam dinini ve kuran'ı çok ciddi bir şekilde eleştiriyor).

caner bey'in yaptığı hareketlerin bizim toplumda bulduğu karşılığın hem iyi hem de kötü yanları olduğuna inanıyorum:

iyi yanları şu ki, takipçileri, aslında farkında olmasalar da, roger penrose'dan alvin plantinga'ya bir çok teist felsefeci ve bilim adamına ait görüşleri ve argümanları öğreniyorlar. ya da en azından tartışmalarda big bang, evrim, paralel evrenler, genel görelilik vs. gibi terimler geçiyor. bu konularda o ana kadar bilgisi olmayan ama öğrenmek isteyen insanları araştırmaya teşvik ediyor olabilir bu tartışmalar. bu noktada caner bey'i temelsizce eleştirenlere belirtmek lazım ki, evet, caner taslaman'ın "bu zaten doğru yae" diye ara sıra çarpıtıp savunarak kabul ettirmeye çalıştığı argümanlar o kadar bariz doğru argümanlar değil. öte yandan, o argümanların çarpıtılmamış halleri o kadar bariz yanlış argümanlar da değil. hepsini kendi bağlamı ve varsayımları altında anlamlı hale getirmek az çok mümkün. ne yazık ki hayat siyah-beyaz işlemiyor.

tam olarak bu yüzden de, bir şekilde konuyla ilgilenen ama yeterince bilgisi olmayan insanları kitaplardan, makalelerden ve internetten araştırma yapmaya itebileceği için, takipçi kitlesi araştırmacı olduğu sürece caner taslaman ve tayfasının türkiye çapında yaptığı hareketlerin yararlı olabileceğini düşünüyorum. ancak dikkat çekerim, önemli bir koşul var burada, takipçi kitlesi araştırmacı olduğu sürece. bunun nedenine şimdi geliyoruz:

caner bey'in öncüsü olduğu türk apolojetik hareketinin kötü yanlarına odaklanalım şimdi de.

öncelikle savundukları çoğu fikir sanki dünya üzerindeki herkes tarafından mutabık olunmuş ve aksi düşünülemeyecek şeylermiş gibi sunuluyor. bu argümanların çoğu, zaten caner taslaman ve tayfası tarafından bizzat bulunmadığı ve sadece aktarıldığı için, yıllardır var olan şeyler. haliyle de çoğunun eleştirileri, güçlendirmeleri ve analizleri yapılmış durumda.

öte yandan, caner taslaman'ın, emre dorman'ın ve enis doko'nun katıldığı programlarda "bu bahsettiğimiz şey şu an zaten tüm dünyada kabul edilen bir şey" tarzı cümleleri çok duyarsınız ancak hiç biri de açık açık referans verip gösteremez nerede bu "bütün dünya". john lennox'un bir makalesinde yazdığı bir cümle ya da roger penrose'un bir yazısının içerisindeki bir paragraf bir iddiayı "dünyadaki çoğu bilim adamının kabul ettiğini" gösteriyorsa ben size tüm dünya tarafından kabul edilen çok fantastik şeyler gösterebilirim.

bu noktada, açık bir şekilde, caner taslaman'ın abartılı beyanlarda bulunduğunu söyleyebiliriz. bütün dünya kabul etmiş ha? evet, zaten felsefi bir problemle ilgili olarak insanlık tarihinde üretilmiş tüm argümanlar tam olarak on yedi tane. siz çıktığınız televizyon programında on altı tanesini eleştirince sizin savunduğunuz şey otomatik olarak doğru olmak zorunda kalıyor.

ayrıca anlatılan şeyler çoğu zaman çarpıtılıyor ya da eksik anlatılıyor. eleştirilecek bir görüş varsa, onun eleştirilmeye en müsait a hali alınıyor ve etiketçilik yapılarak, o görüşün içerisinde barındırdığı tüm çeşitlemeler ve farklı yorumlamalar, sanki hepsi a haliyle aynı şeyi söylüyormuş gibi göz ardı ediliyor.

mesela, caner bey'i mütemadiyen naturalizmi çökertirken, paralel evrenleri eleştirirken vs. görebilirsiniz. ancak kimse de çıkıp sormuyor "bu görüşlerin hangi yorumlamasına saldırıyorsun panpa sen?". örneğin, caner taslaman'ın enis doko'nun falan konuşmalarında çokça geçer, kuantum fiziği. peki televizyonda binlerce insana görüş bildirirken hangi kuantum fiziğinden bahsediyoruz? kimse de çıkıp sormuyor "caner bey, iyi güzel söylüyorsunuz da, hangi kuantum yorumlaması üzerinden beyanda bulunuyorsunuz?" diye. kopenhag yorumu mu, de broglie-bohm yorumu mu, many-world yorumu mu,... vs.

kısaca, yapılmaya çalışılan bilgilendirme eksik ve çarpık olarak yapılıyor. örneğin, siz matematikteki sonsuz kavramını ve hilbert otelini ilk defa caner taslaman'ın big bang ve tanrı kitabından öğreniyorsanız, emin olun ki bir birim doğru bilginin yanında üç birim eksik bilgi öğreniyorsunuz. büyük ihtimalle o kitabın bazı paragrafları yüzünden george cantor'un kemikleri sızlıyordur şu an.

eğer caner bey'in takipçi kitlesi yeterince araştırmacı ise, belki bu kötü yönler kapatılabilir. yani, siz bu adam vasıtasıyla belirli kavramların isimlerini ve kabaca neyi iddia ettiklerini öğrenip daha sonra kendiniz araştırarak nesnel bir değerlendirme yapmaya çalışıyorsanız, bu durumda caner bey'in topluma yararlı bir etkisi olduğu savunulabilir.

öte yandan, internetten takip edebildiğim kadarıyla, sıradan takipçilerinin yanında bir de mürit kitlesine sahip ki, bu kitle yukarıda bahsedilen şekilde kendi başına araştırma yapmak yerine söylenenin "peşine takılıyor". zihniyet çoğu zaman "caner taslaman bir şey demişse doğrudur, benim bunu tekrar araştırmama, detayları öğrenmeme, yapılan eleştirileri ve analizleri okumama gerek yok".

bilmem kaç bin yıldır var olan felsefi problemlerin, evrenin nasıl çalıştığının ve hayatın anlamının, inanır mısınız, tam olarak 201x yıllarında birdenbire çözülesi gelmiş.
--spoiler--
kaynak: https://eksisozluk.com/entry/44786953