meskalin

Bir kaktüs türü üzerine ilk sistemli araştırmayı,
1886 yılında Ludwig Lewin yayımlamıştır. Oysa
aynı bitki; Meksika ve Güneybatı Amerikan
yerlilerinin ve ilkel kabilelerin çok eskilerden beri
tanıdıkları ve kullandıkları bir maddedir. Mistik
törenlerde, düşünceyi değiştirmek, farklı boyutları
algılamak, doğa ötesi güçlerle ilişki kurmak ve
gerçeği keşfetmek amacıyla kullanılmıştır.
Meskalinin, yapısı LSD ve psilosibin gibi
maddelerden farklı olsa da; benzer etkiler ortaya
çıkarttığından halüsinojen bir madde olarak kabul
edilir. Etkisi LSD’ye benzer. Peyote kaktüsünün
başlıca aktif maddesidir. Bu küçük tazemsi
görünüşlü kaktüs, Meksika’da ve A.B.D.’nin
güneybatısında yetişir.
Sokak isimleri
Küçük kaktüs başı, küçük kaktüs içkisi, kaktüs,
doruklar, ay, yarım ay, kötü tohum, büyük şef.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Genellikle ağız yoluyla çiğnenerek, ancak bazen
enjeksiyon ile de kullanılır. Çay, kahve, süt,
portakal suyu ve diğer içeceklerle alınabilir. Kristal
toz, kapsüller veya sıvı olarak küçük ampuller
halinde bulunur.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
5 mg/kg meskalin, ışık ve renklerle ilgili şiddetli
halüsinasyonlara neden olup anormal psişik etkiler
yaratır. Alındıktan 30 dk.sonra etkileri ortaya çıkar
ve 12 saat içinde de sonlanır. Güvenli ve rahat bir
ortamda alınmadığında olumsuz etkiler yaratabilir.
Alındıktan sonra görsel izlenimler yoğunlaşmaya
başlar, renklerde keskinleşme, görsel
halisünasyonlar, öfori, her şeye karşı ilgisizlik,
normal şartlarda olağan gözüken şeylerin
olağanüstü belirtilere sahip olması, derinlik, zaman
ve yer algılarının ortadan kalkması, yönelim
bozukluğu, vücut ısısı ve kan basıncında artma,
uykusuzluk ve zayıflık görülür. Meskalin kullanımı,
algılanmakta olan her şeyin çarpıtılmasına,
renklerin ve seslerin değişmesine, renklerin ses,
seslerin de renk olarak algılanmasına neden
olurlar. Meskalin LSD’den farklı olarak daha
ziyade renklerle ilgili duyumlarda etki yapar.
Kullanım esansında bilinç dışına itilmiş bir çok
imaj ve bilgi ortaya çıkabilir. Sinestezi ve
paresteziler görülebilir. Yan etkileri arasında panik
atak, depresyon, paranoid hezeyanlar, göz
bebeğinde büyüme, konfüzyon, intihar girişimleri
vardır. Uzun vadede, kullanıcının hezeyan ve
halüsinasyonlarına, depersonalizasyon ve
derealizasyon eşlik ettiğinden psikozla karışan
tablolar görülebilir.
Yoksunluk Belirtileri
Belli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir;
ancak bağımlılık yapıcı etkileri yüksektir. Toleransı
arttırır.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek doz alındığında depersonalizasyon,
derealizasyon, anksiyete ve panik durumları
görülür.

MESKALiN DENEYiMi

Algı Kapıları'nın yazılışının kökeninde Alman farmakolog Ludwig Lewin'in meskalin araştırmaları yatar. Meskalin, peyote denilen bir tür kaktüsün kök ve çiçeklerinden elde edilen, halüsinojen etkiler yaratıp, bireyin duygu durumu ve kişilik yapısında kimi farklılaşmalara neden olan bir madde. Yarattığı halüsinolojik etki çoğunlukla görsel ve ender biçimde işitsel olan meskalinin elde edildiği peyote, Yeni Dünya'ya ayak basan ispanyolların ifadesiyle 'Güneybatı Amerika ve Meksika yerlileri için tanrısal bir öneme sahipti. Bunun başlıca nedeni yapılan deneyler sonunda keşfedildi: Peyoteden sağlanan meskalin, bilincin niteliğini derinden etkiliyordu.
Meskalini kendisi de deneyen Huxley, yaşadıklarını şöyle anlatır: 'Uyuşturucuyu aldıktan yarım saat sonra altın ışıkların hafif hafif salındıklarını fark ettim. Biraz sonra muhteşem kırmızı yüzeyler ortaya çıktı; bunlar şişip genişliyor, durmadan değişen ve her seferinde yeni, titrek şekiller oluşturan parlak enerji düğümleriyle besleniyordu. Gözlerimi tekrar kapadığımda önümde bir gri biçimler karmaşası belirdi; içlerindeki açık mavi küreler iyice yoğunlaşıp katılaşıyor ve sonra da yukarı doğru kayarak gözden kayboluyordu. Ama hiçbir zaman yüzler ya da insan veya hayvan biçimleri görünmedi. Ne bir manzara ne muazzam genişlikler ne binaların büyüleyici yükselişini ve dönüşümünü gördüm; bir masala veya dramaya en uzak bir benzerlik taşıyan hiçbir şey yoktu. Meskalinin beni götürdüğü 'öteki' dünya bir görüntüler dünyası değildi; o dışarıdaydı, gözlerim açıkken görebildiğim bir şeydi.' (s. 13)
Huxley'in belirttiğine göre meskalin deneyleri, belli başlı bazı sonuçlar doğurur ve bunların en önemlisi algının güçlenmesi, zaman ve mekâna olan ilginin sıfıra inmesi ile duyularla algılananların otomatik bir kavrama dönüştürülememesidir.
Şekersiz kalan beyin, zaman ve uzama dair ilgisini yitirir. Duyuüstü algılamalar başlar. Öte yandan meskalin, renklere yüksek güç ve derinlik katar; insanın, daha önce ayırt edemediği ince tonları algılamasını sağlar.
Huxley'in yorumlarına bakılırsa, alınan meskalin kişilik yapısına ortalama ve kullanılan doza göre farklı etkiler gösterir. Görsel yetileri güçlü olan insanlar, meskalin sayesinde hayalperest hale gelir diyor Huxley.
Tam da bu noktada şizofren ile meskalin kullanıcısı arasında bir karşılaştırma yapar, hatta bağlantı kurar: 'Şizofren sürekli olarak meskalin etkisi altında olan bir kişiye benzer; bu yüzden yaşadığı belli bir gerçeklik deneyimini durduramaz; yeterince sağlıklı olmadığı için onunla birlikte yaşayamaz ya da bir açıklama getirip bir kenara atamaz. Çünkü o, bütün gerçeklerin en çürütülemez olanıdır ve bu gerçeklik onun dünyayı insan gözleriyle görmesine izin vermediği için, bir türlü sona ermeyen tuhaflığını ve yakıcı yoğunluğunu insani ya da kozmik kötülüğün bir alameti olarak yorumlayamadığı için de ona büyük bir korku veren ve onu ölümcül şiddet eğiliminden katatoniye ya da psikolojik intihara kadar varan bir dizi umutsuz karşı önlem almaya zorlar.' (s. 48)
Huxley, meskalinin sanatsal yaratıcılık ve üretim ile ilişkisi üzerine gözlemlerde bulunur ve buna kafa yorarken 'ilacın' burada belli oranda etkili olduğu sonucuna varır. Çünkü meskalin, bir bakıma algılamada ve bilinç düzeyinde yol açtığı değişimlerle, farklı yaratıcılık kalıplarını tetikler gibi görünür.
ileriki satırlarda, uyuşturucunun dinsel amaçlara da hizmet ettiğini ekleyen Huxley, hem ilkellerde hem de yüksek uygarlık düzeyine ulaşmış topluluk ve toplumlar arasında bu tür bir kullanımın yaygın olduğunu söyler.
Meskalin, önünde sonunda benliğin sınırlarını aşma yolunda ya da 'kendinden geçme' biçiminde özetlenebilecek bir isteğe bağlı olarak etkin bir kullanıma sahiptir. Huxley, Dr. Slotkin'in görüşlerine değinir, peyote ve meskalini düzenli kullananların 'daha üretken, daha ılımlı ve barışçı hale geldiklerini' aktarır. (s. 60)

'KENDiNDEN GEÇME'

Meskalin deneyimin, kişinin zihninin bilinmezlerini gün ışığına çıkarma ve hayal görme konusunda 'aydınlatıcı' olarak niteleyen Huxley'e göre, bir ifade aracı konumundaki sanat eserlerini kavramasının da kolaylaştığını savunur. Cennet ve Cehennem aslı kitabı ise, Algı Kapıları'nın devamıdır ve Huxley burada meskalin deneyiminin sonuçlarına yer vereceğini duyurur.
Meskalin veya derin hipnoz etkisi altında yaşanan deneyimlerin 'tuhaf' olduğunu vurgulayan Huxley, bu tuhaflığın kendince bir düzeni bulunduğunu, o düzen içinde ilk ve en önemlisini ışık deneyimi şeklinde açıklar. Zihnin 'öteki' bölgesinde görülenler son derece parlaktır. Renkler güçlüdür ve ton farklılıkları çok daha kolay ayırt edilir. Meskalin deneyiminde görülenleri, renksiz rüyalardan ayıran özellik de budur.
Meskalin deneyiminin bir başka etkisi, renkli, hareketli ve canlı geometrik biçimlerin algılanışıdır. Huxley'in aktardığına göre meskalin, bu biçimlerin ihtişamını arttırır ve renkli zenginliğin keşfini sağlar.
Huxley, sonraki sayfalarda, din ve inanışlarda parlaklık, renk seçimi, ışık ve değerli taşların ne gibi anlamlara büründüğüne değinir, onların nasıl kutsal simgelere dönüştürüldüğünden bahseder. Tüm bunlar ve sanatta kullanılan renk, ışık ve malzeme, zihnin 'öteki' bölgesini harekete geçirir ve kişi adeta yeni bir dünya keşfeder.
Huxley, modern zaman sipiritüalistlerinin de eski gelenekçilerin de haklı olduğunu vurgular. Ona göre keyifli görsel 'cennet' ve aynı zamanda burada 'bazı şizofrenler ile meskalin kullanıcılarının yaşadığı türden dehşete düşürücü görsel deneyime benzeyen 'cehennem' de vardır' (s. 113).
Zamanın en çok ses getiren çalışmalarından olan Algı Kapıları, Huxley'in mistisizme ilgi duyduğu yılların ürünüydü. O, buradan hareketle algının nasıl açıldığını, zihnin karanlık noktalarına nasıl ulaşıldığını ve meskalinin etkisinin ne yönde olduğunu araştırır. Araştırmayı yaparken bizzat meskalin kullanır ve bu sayede yaşanan duruma yabancı kalmaz.
Hem kendisinin hem de başka kişilerin deneyimlerini aktarırken, bunu yaşamayanların o duyguları tatmasını sağlayan bir dil kullanır. Böylece okuyucuya, bilinen ama girmekten çekinilen zihnin öte tarafına dair ipuçları verir.
Resim, müzik, ışık oyunları gibi aracılarla beliren algı durumunun, Huxley'in ifadesiyle 'kendinden geçmenin' ne menem bir şey olduğu ortaya koyulmaya çalışılır. Algı Kapıları ile Cennet ve Cehennem, işte bu 'kendinden geçme' haliyle, bilinenin ve yaşananın ötesine ilerlenebilmesini sağlayacak kapılarla buluşturmaya çabalıyor okuru.