bugün

kapkaç

hızlı hırsızlık.

yıllar önce iki kişi tarafından uğradığım, karakol ve polislerden iyice soğutan olaydır.
bir daha oraya yolumun düşmemesi için uğraşsam da, kurtulamadım. işim dolayısıyla yine karakola, adliyeye gitmek zorunda kaldım.

akşam 19:30 civarı eve doğru yürürken, iki tane genç de ters istikametten bana doğru yürüyordu. yanımdan geçip gittiler. bir kaç dakika sonra arkamdan çantamı tuttu biri. zorluk çıkarmadım fazla. bıraktım çantayı fakat şoka girdim. yoldan geçen bir araba durdu. bir kadınla bir erkek yanıma geldi. su verdiler.
o sırada oradan geçen bir polis arabasını durdurdular. durumu anlattım ve iki polis, çocukların peşinden koşmaya başladı. beni de az ilerideki benzin istasyonunda bulunan polis minibüsüne bindirdiler. sürekli olarak telsiz konuşmalarıyla haberleşme sağlandı.
1 saat sonunda iki çocuk da yakalanmıştı. yakaladıkları yere gittik. iri yapılı bir sivil polis, çocuklardan bir tanesini arabanın arka koltuğuna atıp üstüne çıkarak dövmeye başladı gözümün önünde.
çocuklar arabaya bindirildi. onlar önde, biz arkada takip ederek karakola gittik.
ifade verildi, eşyalarım kontrol edildi, Üsküdar örnek mahallesi karakolu olarak tutanaklar tutuldu ama;

yolda çevrilip, çocukların peşinden koşan Üsküdar örnek mahallesi devriyesi, benzin istasyonundaki ekip minibüsü ise Ümraniye polisiydi. iş birliği gerekçesiyle her şey yeniden "ortak" olarak düzenlendi ve imzalandı.

ben karakolun girişinde beklerken, çocukların peşinden koşan polislerden biri yanıma geldi. muhabbet başladı;

polis: (gülerek) kapkaççıları yakalayacağız diye çok koştuk. yorulduk ya.
ben: teşekkür ederim.
p: üstümüz başımız da hep çamur oldu.
b: sorun değil, temizletiriz.
p: telefon numaranızı alalım o zaman biz sizin. gönderelim pantolonları.
b: şahsıma ait telefon yok ama şirket numarasını vereyim ben size.

yanlış numara verdim.

o sırada bir kadın geldi karakola. oğlu kayıptı. sanırım daha önce de gelmişti fakat haber çıkmamıştı. memurlar kadını çok işimiz var diyerek başlarından savdılar ki, karakolda memurlar ve benden başka kimse yoktu.

karakolda çocuklar yüzümü görmesin diye, bir araya getirmemek için çok uğraştılar fakat teşhis için Üsküdar çevik kuvvete giderken aynı arabaya bindirdiler bizi.
ben önde, çocuklar arkada, iki polis arasında giderken, çocukların biri sürekli ağlayıp yalvardı; abla biz Bingöl'den geldik, iş bulamadık, mecbur kaldık, sana zarar vermek istemedik diye yol boyunca susmadı.

ben önde, onlar arkada ağlaya ağlaya gittik.

teşhis için odaya girdiğimizde, çocukların arasına zaten daha önce de gördüğüm bir kaç sivil polis de koymuşlardı. teşhisi yaptım ve çıktım.
gece yarısı olmuştu. polisler eve bıraktı beni.

bir süre sonra ben evde yokken biri gelmiş eve ve mahkeme için çağrı kağıdı bırakmış. kağıdı bırakırken de anneme; sakın yalnız gelmesin, başına her şey gelebilir diyerek uyarmış. haliyle annem de korkmuş ve beni aradı.
eve gelince kağıda baktım. matbu bir kağıttan kesilmiş ve arkasına mahkeme bilgileri yazılmış. özensiz bir kağıttı.
ne olur ne olmaz diye, mahkeme gününden önce bilgi almak için adliyeye gittim.
kontrol edildi. hayır, o gün öyle bir duruşma yoktu. hatta o gün duruşma bile yoktu. sadece bir tane keşif vardı, o da benimle ilgili değildi.

aradan bir süre geçtikten sonra bir mahkeme çağrı kağıdı daha geldi eve. bu sefer başka bir adliyedeydi.
mahkeme günü gittim. karakolda verdiğim ifade tekrarlandı. çocuklardan biri 18 yaşından küçük olduğu için zaten bırakılmış. diğerinin cezası devam edecek dediler.

bu da böyle bir anımdır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar