bugün

dadaizm

insan aklına, ideallerine, pozitif bilime, güzel duygulara ve güzel sanatlara karşı duyulan yüksek inanç, 1. dünya savaşı'nın bombardımanıyla altüst olmuştu. doğa bilimlerinin ve sosyal bilimlerin hegemonyası altına giren insan düşüncesi, bilgi dağarcını genişleterek kendi varoluş gerçeğini bulacağına dair naif rüyadan sert bir tokatla uyanmıştı. bu yanılsamanın fark edilmesiyle 20. yüzyıl batı düşüncesi büyük bir bunalımın eşiğine gelmişti. yaşanan korkunç savaşların doğal bir sonucu olarak tüm bu vahşetin mimarı olan insan aklının sağlığı sorgulanmaya başlanmıştı. bu sorgulamanın uzantılarından biri de güzel sanatlar algısını tersine çeviren bir anti-sanat hareketi olan dadaizm idi. daha sonra bu anarşik çalkantıdan sağlam bir ekole dönüşebilmeyi başaran gerçeküstücülük sürrealizm doğdu.

dadaistler o güne değin geçerliliğini korumuş tüm değerleri bilinçli olarak saçmalaştırarak ve herkesin sanattan anladığını tersyüz ederek insanoğlunun çokbilmişliğinin altında yatan şuursuzluğu protesto etmek istemişlerdi. geleneksel burjuva değerlerine karşı bir silah olarak akıldışını, şoku, saçmayı, rastlantısallığı savundular. sanatı yıkıp üzerine anti-sanatı inşa etmeyi denediler.

dadaistlerin çabası sanat olmayanı sanat yapmaktı. tabii bunu yaparken her fırsatta toplumsal göndermelerle dolu tuzaklar kurmayı da ihmal etmediler. bu akımın en ilginç isimlerinden biri, pisuar eseriyle ünlenen fransız sanatçı marcel duchamp'tı.

(bkz: Tristan Tzara)