bugün

oğuz atay

herkes oldurmuş, birbirlerine ben bu kadar oldurdum ha-ha'nın şovunu yapıyor. insanın bağırası geliyor yüzüne, veya bi yolla o mesajı iletmesi, "sen kimsin, siz kimsiniz lan!" diye. ancak olmuyor, bağırılmıyor, bağırılsa anlaşılmıyor, bağırılmasa zaten anlaşılmıyor. biz olduramayanlar, mağaramızda bekleyip bizim oldurulmamızı bekliyoruz, oldurulmamızı beklemiyoruz aslında, olduramamış olmanın ıstırabından keyif alıyoruz. adalet istiyoruz, adalet gelmiyor. ne zaman gelcek? godot gelince. tamam. ölüm mü kurtaracak bizi o zaman, yok olmayacaksak, bizi sessiz görünce yine ilgileniyormuş gibi yapmak için sormayacaklar mı "neden sessizsin?" diye. dilimi kestiler, öyle öldüm. biz yine bizim davamızda olduranların infazına kendi inimizde karar vereceğiz. onları hayalimizde toplum içinde küçük düşüreceğiz, rezil edeceğiz, sonra onlar bizden af dileyecekler, bizde affedeceğiz. belki hiddetlenip infazlarına karar vereceğiz. ancak 3 gün sonra hiç bir şey olmamış gibi devam edecekler, biz yine bizi yiyeceğiz. biz, bizi tam ısıracakken kendimizi üstüne göreceğiz. "allah belasını versin o aptalların" diyeceğiz. ben onlardan daha zekiyim deyip, içeceğiz. bir mutluluk. ayıldığımızda büyük pişmanlık, yine mağaramıza döneceğiz. dünkü pişmanlığımızı yaratan olduranın hükmü idamdır. yakalayın muhafızlar. muhafızlarda oldurmuş, sizi yakalamaya geliyorlar komutanım. bat dünya bat.