tu vas me detruire

kendisine özel bir hayranlığım olmasa da nükhet duru'nun yıllar önce anlattığı bir hikaye beni çok düşündürmüştü. kendisinin gazino ve müzikhollerin altın çağında şarkı söylediği bir mekanda seyircilerin en çok istediği parça o zamanki adıyla long-playlerin hit ve hareketli parçaları olurmuş. sonra da sırasıyla diğer eserleri okurmuş. ama bir gün ''beni en güzel günümde sebepsiz bir keder alır'' diye başlayan melankoli'ye girince ortalık adeta yıkılmış. anlayacağınız sel çer çöpü götürünce ortaya manzara kabilinden gerçek sanat eseri çıkmış. bir sanat ürünü ne kadar ötelenip, sahipsiz kalsa da eğer bir takım meziyetleri içinde taşıyorsa muayen bir vakit gizli kalsa da kendine bir yol bulup açığa çıkıyor. bu şarkıya gelince evet rahip kötü ve zalimce hislere sahip biri ama onun da sevmeye ve sevilmeye muhtaç bir kalbi var. olmazların en uzağındaki bir varlığa kalbini esir etmiş. prensler,dükler, krallar önünde diz çökerken o ise tüm benliğini şu teri yasemin kokusuna karışmış, parlak baldırlı, al topuklu kara gözlü dilbere feda etmek istiyor. ah o kahrolası bakirelik yemini ve gurur. dün, bugün ve yarın bu taş duvarlar, bu skolastik cendere ve dışarıda kükreyerek üstümüze felaket yağdırmaya hazırlanan o seküler tufan kapıda ve sen beni yok ediyorsun.