bugün

gia

taş kalpli bir ergen artığı olduğum yılların sıcak mı sıcak bir yaz gecesiydi. facebook ve twet henüz icat edilmemişti. her evde bilgisayar da yoktu. biz orta direğin çocukları bacağımız kasıldığında başımıza ne gelmiş olabileceğini sağlık ansiklopedisine bakarak anlamaya çalışır, sırlarımızı kendimize, yalnız kendimize saklardık. işte bu yüzden aptal da bir çocuk sayılmayacağım halde o sıcak yaz gecesi, o filmi izleyip hüngür hüngür ağlamam lazımdı kendime dair en güzel ve en acıklı gerçeği öğrenebilmem için. film bitti. televizyonu kapattım. tuğalete gittim. klozete oturdum. bir sigara yaktım.(sigaraya başlayalı 1 yıl ya olmuş ya olmamamış, pehhh yaşlanıyoruz.) hey dostum neyin var senin? neden bu kadar üzgünsün? neden içinin bir neşterle deşildiğini hissediyorsun? neden titanike mal mal bakıp insanları şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklerken bu filmde hıçkırıklara boğuldun? senin derdin ne lanet olası zenci? diye sordum kendime. ürkek bir cevap geldi: ben lezbiyenim