ben bu yazıyı sana yazdım

şu an burda olmalıydın bence.
hatta sen ve ben şu an bu şehrin gökyüzünün altında, eski metruk bir dağ kulübesinde olmalıydık.
dışarıda yağan yağmurun kokusu, çam kokusu ile karışmalıydı.
hafif esen rüzgar girmeliydi metruk kulübenin tahta duvarlarının arasından.
bir şöimne ya da soba yanmalıyı tek göz olan kulübede.
senle ben üşümekle üşümemek arasında kalmalıydık, karar verememeliydik ne hissettiğimize.
fonda hafif hafif blues çalmalıydı, elimizde sıcacık kırmızı şarap.
bir yudum içmeli, bir kere öpmeliydim seni hafifçe.
sonra bir yudum daha, bir öpücük daha...
hiç bir şeyin gölgesi olmamalıydı ikimizin üstünde de, dünyada senden ve benden başka ne bir insan, aklımızda ne bizden ne de o andan başka bir düşünce.

sonra bellki meyve yedirirdim sana... önce biraz çilek belki minik vişneler ve hatta küçük kavun dilimleri... dışarısı zemheri soğuk olsa da içerde bahar olmalı... uzanmışız yanyana, ayaklarımız dolaşmış birbirine...

isterdim... isterdim de, sence bu masumiyeti hak eder miydik?