bugün
- anın görüntüsü17
- kitapçıya gidip dakikalarca vakit geçiren dallama11
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması10
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması13
- larisalisa11
- gideon reid morgan jj46
- abber'ın ruh hastası olması22
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- kürt kızlarının namuslu olduğu gerçeği18
- babalar günü16
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi13
- yazarların başarılı olduğu dersler11
- herkes fakirse neden avmler dolu12
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları15
- diamond tema11
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var12
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış14
- memati192310
- sevgiliyle aynı evde yaşamak8
- ismeti yazar yapan moderatör13
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- özge özacar'ın memeleri13
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi8
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- özgür özel11
- ups boobss nickli yazar29
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler11
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- kitap okuyan erkek11
- erkeklerin hiç iltifat almaması13
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı19
- 5 milyon tl verseler fatih ürekle sevişir misiniz17
- erkekte en seksi göz rengi hangisidir sorunsalı15
- moda iskelesi8
- yurtdışı çıkış harcı8
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
- insan olmaya ceyrek kala13
- hasan can kaya13
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi15
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı30
- istanbul da yaşayan yazarlara soru10
- bazen ekmek arası salça yiyorum9
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
bugünkü yazısında kabine listesini geri çevirme üzerine leziz bir yazı yamıştır.
--spoiler--
devlet şuuru
Buna istiskal derlerdi eskiden, şimdi bir garip karşılıklar çıktı; bazıları jest, bazısı ise rest diyor. Bu istiskalden jest mânâsı çıkaranların haline eskiden pişkinlik derlerdi, şimdi ne derler bilmiyorum.
Cumhurbaşkanının başbakanı istiskâli! Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri yok. Hadisenin tek olumlu, hatta olağanüstü tarafı, başbakanın sinirleri üzerinde müthiş bir denetim kurarak gazetecilere o açıklamayı yapabilmesi, hatta gülümseyebilmesi. Başbakan'ın âsâbına bu derece hâkim davranması, altı çizilmesi gereken önemli bir liderlik vasfıdır ve takdiri hak ediyor. Sair zamanlarda, "Ben olsam başbakandan daha iyisini yapardım" diye düşünebilirsiniz ama tam da o durumda, bundan daha iyisini yapabilmek her kişinin kârı değildir.
Dün Ahmet Selim fevkalade incelikli bir tenkid kaleme aldı bu konuda. Çoğumuzun aklından geçeni o seslendirdi; devlet başkanlığı ile başbakanlık arasındaki resmi ve sempatik ilişkilerin ne halde olduğunu az buçuk tahmin ediyorduk ama telefonların kesik olduğundan haberimiz yoktu!
Belki farkında, belki değil; AK Parti'ye durup dururken en azından % 15'lik AKP'li olmayan seçmen desteğini tahrik edenlerin başında Cumhurbaşkanı'nın ve bürokratik uzantılarının bu garip davranışları vardır: O görmezden gelmeler, göz göze gelmemek için duvarları delip geçen derin bakış türleri icat etmeler, durum kaçınılmaz hale geldiğinde bakışları ufûnetin en kahhar destesinden bir ok haline getirerek fırlatmalar... Belgeleri var bunların, fotoğrafları çekildi. Cumhurbaşkanının başbakandan nefret ettiğini belgeleyen kareler. Bırakınız devlet idaresini, bir anonim şirkette bile bu kadar hissiliğe tahammül edilmez.
Böyle yapa yapa, partisine henüz kurumsal kimlik ve sahicilik kazandırmakta bile ne derece başarılı olduğu su götüren Başbakan'a ve partisine bir Demokrat Parti efsanesi (plastik değil, hakikaten DP'den bahsediyoruz) şeklini veren odur. Defalarca yazdık, "Yapmayın; milletin dengesini bozacaksınız; teraziye çok ağır yükler bindirirseniz artık nüansları fark edemez hale gelir" dedik okumadılar; çok alâmetler belirdi, görmediler, hâlâ olup bitenin farkında değiller. Bütün hesap şu galiba; iki sene sonra emekliler kulübünde prafa oynarken masadakilere, "hiç zahmet edip listeni çıkarma dedim; mosmor oldu, yüzü renkten renge girdi" filan gibi gevrek ve harcıalem hatıralar nakletmek (arkadaşı var mıdır; zannetmem ama?..) Etraftan "bravo Necdet Bey, büyüksün; hadi bir daha anlat" pohpohlamaları...
Cumhurbaşkanı'nı ciddiyetle seven ve takdir eden bir kitle var; onu rejimin, cumhuriyetin, laikliğin, aydınlanmanın, dürüstlüğün sembolü zanneden bu kitle, hangi dala çaput bağladığını şu son hadisede iyi fark etmelidir. Çaputun altta yatan mevtâya faydası veya zararı yoktur fakat yaşayanların itikadını bozar, çünkü bâtıl itikâttır. Sayın A. Necdet Sezer, uzadıkça uzayan görev süresinde "iyi devlet adamı" sıfatına örnek gösterilecek pek az karara imza koydu; eylemiyle değil retçi davranışlarıyla dikkat çekti. Tarafsızlığına gelince hükmü kendisi versin; herhalde kendisi bile tarafsız görev yaptığını ileri süremeyecektir. Bizim gençliğimizde en sıra neferi ülkücüde bile "devlet şuuru" denilen şey, bundan daha çok tecelli ederdi.
Devlet şuuru!
Şu son "listeye bakmaya gerek yok" hadisesi, devlet başkanlığı, ilk senesinden sonra öfkeli ve takıntılı memur çizgisinin üstüne bir türlü çıkamadığı Cumhurbaşkanlığı kariyerinin icmâli gibidir; tarihe, aksi ve geçimsiz bir devlet başkanı olarak geçmek hazin bir final.
Artık kabul edilmeli ki Sezer'li Çankaya, AK Parti'nin kusurlarını, defolarını hızla izale eden bir dolgu macunu fonksiyonu icra etti; Sezer'siz Çankaya ise (derin bürokrasinin muhtemel aksiliklerini sürdürmezse) hükümeti icraatıyla yapayalnız bırakacaktır.
Biz hayır dilemekle yükümlüyüz; hayrın nereden tecelli edeceğini ise biz bilemeyiz.
--spoiler--
--spoiler--
devlet şuuru
Buna istiskal derlerdi eskiden, şimdi bir garip karşılıklar çıktı; bazıları jest, bazısı ise rest diyor. Bu istiskalden jest mânâsı çıkaranların haline eskiden pişkinlik derlerdi, şimdi ne derler bilmiyorum.
Cumhurbaşkanının başbakanı istiskâli! Cumhuriyet tarihinde eşi benzeri yok. Hadisenin tek olumlu, hatta olağanüstü tarafı, başbakanın sinirleri üzerinde müthiş bir denetim kurarak gazetecilere o açıklamayı yapabilmesi, hatta gülümseyebilmesi. Başbakan'ın âsâbına bu derece hâkim davranması, altı çizilmesi gereken önemli bir liderlik vasfıdır ve takdiri hak ediyor. Sair zamanlarda, "Ben olsam başbakandan daha iyisini yapardım" diye düşünebilirsiniz ama tam da o durumda, bundan daha iyisini yapabilmek her kişinin kârı değildir.
Dün Ahmet Selim fevkalade incelikli bir tenkid kaleme aldı bu konuda. Çoğumuzun aklından geçeni o seslendirdi; devlet başkanlığı ile başbakanlık arasındaki resmi ve sempatik ilişkilerin ne halde olduğunu az buçuk tahmin ediyorduk ama telefonların kesik olduğundan haberimiz yoktu!
Belki farkında, belki değil; AK Parti'ye durup dururken en azından % 15'lik AKP'li olmayan seçmen desteğini tahrik edenlerin başında Cumhurbaşkanı'nın ve bürokratik uzantılarının bu garip davranışları vardır: O görmezden gelmeler, göz göze gelmemek için duvarları delip geçen derin bakış türleri icat etmeler, durum kaçınılmaz hale geldiğinde bakışları ufûnetin en kahhar destesinden bir ok haline getirerek fırlatmalar... Belgeleri var bunların, fotoğrafları çekildi. Cumhurbaşkanının başbakandan nefret ettiğini belgeleyen kareler. Bırakınız devlet idaresini, bir anonim şirkette bile bu kadar hissiliğe tahammül edilmez.
Böyle yapa yapa, partisine henüz kurumsal kimlik ve sahicilik kazandırmakta bile ne derece başarılı olduğu su götüren Başbakan'a ve partisine bir Demokrat Parti efsanesi (plastik değil, hakikaten DP'den bahsediyoruz) şeklini veren odur. Defalarca yazdık, "Yapmayın; milletin dengesini bozacaksınız; teraziye çok ağır yükler bindirirseniz artık nüansları fark edemez hale gelir" dedik okumadılar; çok alâmetler belirdi, görmediler, hâlâ olup bitenin farkında değiller. Bütün hesap şu galiba; iki sene sonra emekliler kulübünde prafa oynarken masadakilere, "hiç zahmet edip listeni çıkarma dedim; mosmor oldu, yüzü renkten renge girdi" filan gibi gevrek ve harcıalem hatıralar nakletmek (arkadaşı var mıdır; zannetmem ama?..) Etraftan "bravo Necdet Bey, büyüksün; hadi bir daha anlat" pohpohlamaları...
Cumhurbaşkanı'nı ciddiyetle seven ve takdir eden bir kitle var; onu rejimin, cumhuriyetin, laikliğin, aydınlanmanın, dürüstlüğün sembolü zanneden bu kitle, hangi dala çaput bağladığını şu son hadisede iyi fark etmelidir. Çaputun altta yatan mevtâya faydası veya zararı yoktur fakat yaşayanların itikadını bozar, çünkü bâtıl itikâttır. Sayın A. Necdet Sezer, uzadıkça uzayan görev süresinde "iyi devlet adamı" sıfatına örnek gösterilecek pek az karara imza koydu; eylemiyle değil retçi davranışlarıyla dikkat çekti. Tarafsızlığına gelince hükmü kendisi versin; herhalde kendisi bile tarafsız görev yaptığını ileri süremeyecektir. Bizim gençliğimizde en sıra neferi ülkücüde bile "devlet şuuru" denilen şey, bundan daha çok tecelli ederdi.
Devlet şuuru!
Şu son "listeye bakmaya gerek yok" hadisesi, devlet başkanlığı, ilk senesinden sonra öfkeli ve takıntılı memur çizgisinin üstüne bir türlü çıkamadığı Cumhurbaşkanlığı kariyerinin icmâli gibidir; tarihe, aksi ve geçimsiz bir devlet başkanı olarak geçmek hazin bir final.
Artık kabul edilmeli ki Sezer'li Çankaya, AK Parti'nin kusurlarını, defolarını hızla izale eden bir dolgu macunu fonksiyonu icra etti; Sezer'siz Çankaya ise (derin bürokrasinin muhtemel aksiliklerini sürdürmezse) hükümeti icraatıyla yapayalnız bırakacaktır.
Biz hayır dilemekle yükümlüyüz; hayrın nereden tecelli edeceğini ise biz bilemeyiz.
--spoiler--
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar