bitlis te beş minare

"Türküleri ayakta tutan ve onları ceplerimizden düşürmeyen, şüphesiz kovuğundan çıktıkları hikayeler ve acılardır. Bize dikte edilen hareketli yahut yabancı müzik piyasasının ne gücü yeter buna; ne de kalitesi. Çünkü hiç bir türküyü ya da ağıdın, rahat koltukta kağıtlara yazıldığını duyamazsınız. Onun kalemi dildir. Ve nesilden nesile bu şekilde aktarılır. Buyrun bu ağıdın da hikayesine boynumuzu bükelim. Nedir, ne değildir :

Rivayete göre, Rus işgali sırasında Bitlis, bir harabe şehir görüntüsü alır. Düşmanın çekilmesinden sonra savaş esnasında Bitlis’ten kaçan bir baba ve oğul, Bitlis’e dönmek üzere yola çıkarak şehre hakim konumdaki Dideban Dağı eteğine varırlar. Baba, şehirde canlı kalıp kalmadığını öğrenmek için oğlunu şehre gönderir. Bir süre sonra oğul geri döner ve uzaktan babasına şöyle seslenir: ”şehirde yaşama dair hiçbir iz yok; sadece beş tane minare ayakta kalmış.” Bunu duyan baba yıkılır, diz çöker ve şöyle bir ağıt yakarak oğlunu yanına çağırır.

Bitlis’te beş minare, beri gel oğlan beri gel.
Yüreğim dolu yare, beri gel oğlan beri gel.

Bu ağıt zamanla türkü ve manilere konu olarak günümüze kadar gelir."