bugün

babanın güçlü baba figürünü kaybettiği an

evdeki ikinci bir erkeğin "ben büyüdüm" demeye başladığı andır o an.

zaten öyle "güçlü baba" figürü falan da hikâyedir bir noktada. bizimkinin teşhisi konduktan sonra saçları dökülmeye başlamıştı misal hızla ve bıyığındaki açıklık yüzünden bilmem kaç yıldır bıraktığı bıyığı kesmişti. en çok da tüm bunların öncesinde malum olmuşçasına bir küskünlük halinden sonra fena yakın ve samimi baba-oğul olmuştuk esasen.

aslında ben, yaş ilerledikçe daha da çok anlamaya başladım denilebilir. öyle "güçlü" halleri falan yeksan etsem de saygınlığı hep vitrinin kenarına bırakmışımdır, elimi sürmemişimdir ona. o da ziyadesiyle haketmiştir zaten bunu.

öyle eli titredi, çişini tutamadı diye de kaybolmaz o babanın figürü. evlat denini kaybetmiştir çok çok, densizlik ediyordur hepsi bu kadar.