bugün

adaletsizlik

... Radyoda beyazıt öztürk çalıyordu. Çocuk, dayısının Almanya'dan getirdiği nutellayı yerken tam olarak onu dinliyordu. Aylardan soğuk bir aydı, kar vardı. Sabah yanan sobanın öğlenleyin biraz daha soğumasıyla üşümüş, battaniyenin altına girip uyumuştu. 2. sınıftı; çarpım tablosu ve okumaya alışma derdi onun için en zor olandı. Hayatında ilk defa ''şunu da bi atlatayım başka bi şey istemiyorum'' sözünü belki de ilk defa o zaman kullanıyordu. Ne de olsa yarına ezberlemesi gereken bir parça vardı. Annesini bekleyecekti. Şimdiye kadar kendisine hiçbir ödevinde yardım etmemişti ama ne yapıp ne edip onu kandıracak, ödevini yaptıracaktı.

Uykudan kalktı. Maxi Tv'de action man vardı. Pokemon yoktu. Dedektif Gadget vardı; ne bileyim Cedric vardı, Casper, Jetgiller, Fantastik 4'lü vardı. izledikçe izledi. Hava kararmaya yakın annesi geldi. Üstünü çıkarıp mutfağa geçti. Bulaşıkları yıkıyordu. Arada elini sudan çekiyordu ki, suyun soğukluğundan sızlamasın. Sinirlenmişti birazcık. Çünkü çocuk kendisinin yaptığı yemekleri değil, dayısının getirdiği çuklatı yemişti.

Çocuk ehliyle biraz çelimsizdi. Koskocaman kemik gözlükleri vardı. Power Rangers hastasıydı. Yaşıtlarından genelde dayak yerdi. Pek yalan söyleyemezdi. Annesinin ona hediye ettiği kalemi gidip arkadaşının verdiği kartlarla takas etmiş, annesi kalemini sorunca bi de utanmadan kartlarla değiştirdim demişti. Annesi kalemi geri almasını isteyince gidip o çocuktan tekrar dayak yemiş ama kalemini almıştı.

işte öyleydi. Annesi işini bitirmişti. Babası gelinceye kadar televizyon karşısına geçip zaplamaya başlamıştı. En sevdiği trt'deki kıvırcık saçlı ressamdı. Biraz gecikmişti sanki. Adam tualini bitirip nasıl yaptığını anlatıyordu. Gerçi hep anlatırdı.

Baba da gelmişti artık. E haliyle Soba da yenilenmişti. Ayaklar sobada ısıtılırken eritilen çorapların haddi hesabı yoktu. Biraz geç olmuştu saat. Artık anneyle berabr ödevin yapılması gerekiliyordu. Çekingen tavırlarla kitabın yetmiş bilmem kaçıncı sayfasındaki okuma parçasını gösterdi. ''bunu bana hızlı hızlı okur musun?'' dedi. ''e iyi o zaman 1. sınıfa tekrar geçirelim meral hanımla konuştum. sınıfta çok güzel okuyormuşsun burda neden yok?'' cevabını aldı. ''nolur ya? bak bi daha bi şey istemeyeceğim, hadi..'' dedi. tamam dedi anne. ''ama bi anlaşma yapacağız; ben sana göstercem sen kendin akıcı okuyacaksın.'' dedi. anlaşma kabul edildi ve okunmaya başlandı.

''Bir sonbahar zamanı birbirinden güzel yavruları olan anne leylek, yine aynı aylarda onlara yemek getirebilmek için gün boyu geziyormuş. Havalar soğudukça anne leylek de gecikmeye başlamış ama eninde sonunda yavrularının karnını doyurup onlara güzelce bakıyormuş. Gün gelmiş, kış gelmiş, anne yemek bulamaz olmuş. Yavrular sıskalaşınca anne leylek çok üzülmüş. Bütün isteği gün boyunca gezip yavrularının karınlarını doyurabilmek için az da olsa bir şeyler bulabilmek olmuş. Yavrular o gün mutlularmış. Çünkü akşam yine karınları doyacakmış. Aradan epey zaman geçmiş yavrular birbirlerine sokulmaya başlamışlar. Hava soğudukça onlar birbirlerine sokulmaya devam etmişler. Anneleri hala ortada yokmuş. Neşeli sesleri, yerini biraz daha kısıkça sese bırakmış. Akşama doğru birkaç yabancı geliyormuş uzaktan. Göz kapakları yarı yarıya açık olan yavrular, olanca güçleriyle kafalarını kaldırıp anneleri sanmışlar gelenleri. Anneleri geliyormuş esasında ama bir büyük kareli bir torbanın içinde geliyormuş. bağırdıkça bağırmışlar. Biraz da sevinmişler fakat gelenler avcılardan başka birileri değilmiş. Anne torbanın içinde boynu bükük ve cansız bi şekilde yatıyormuş. Yavrular annelerinin arkasından bakmışlar. Boyunlarını biraz daha küçülterek annelerinin gidişini izlemişler. Sonra sesleri kısıldıkça kısılmış. Gece olmuş. Yuvadan artık hiçbir ses gelmiyormuş...''

Hikaye bitmişti. Anne kitabı indirip çocuğuna ''tamam mı hadi git sorularını cevapla şimdi'' diyecekti ki çocuğu hıçkıra hıçkıra ağlar bir halde buldu. Yüzünde hafif tebessümle ''noldu, üzüldün mü yoksa?'' dedi. Çocuk kitabı alıp yere vurdu. Odasına gidip ağlamaya devam etti.

Ertesi gün ödevini yapmayan tek çocuk olarak 57 akranının önünde, tek ayak üstünde durdu.

Bazen hayatın size getirdiklerini sorgularsınız, bazen de getirmediklerini. Adaletsizliğin neden kitaplara dahi yansıdığını sorgularsınız bazen. Ama bazen o soruların cevabını ilkokul ikinci sınıf hayat bilgisi kitabının yetmiş bilmem kaçıncı sayfasında bulursunuz.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar