bugün

bukalemundan mektuplar

selamlar galadriel'in ses tonu,

kendimde bulamadığım enerjiler...

yaşlanmak, beklenmedik ve iyileşmesi istenmeyen tek hastalık.
yaşlılığın devası ölüm çünkü. ve biz ölmekten zangır zangır titreyerek korkuyoruz, bazen ona sarılmak istesek de.

yaşlanmak, istemediğimiz bir suç yüzünden cezalandırılmak, bir nevi kader mahkumluğu kırışıklıkların ardında çürüyen.

ben de yaşlanmak üzerine yağan yağmurların altında ıslanmaya başladım, kapanıyor şemsiyem.
hem ruhum da yaşlanıyor.

aşk... ya ruhun hiçbir zaman vazgeçemediği aşk?

benim yaşımda aşk, kimin kollarında öleceğine karar vermektir demiş şair. aslında her yaşta öyledir...

yirmi yaşında olup da benden çok sevişmiş adamlar var.
yetmiş yaşında olup da benden az sevişmiş adamlar var.
yüz yaşında ölüp de hiç sevişememiş adamlar var.

ben bu izahiyeti yapamıyorum, bu izafiyetin sabiti c nedir einstein amca? yaşasaydın sormak isterdim sana.
ama sen de yaşlandın ve ışıl ışıl parlayan beynin, ölümüne engel olamadı.

ölüm zeka tanımaz..!

yanlış zamanda doğdum ben, modern kölelerinden birisiyim milenyumun.
oysa rönesans avrupasında yaşamalıydım hobbitler gibi.

michelangelo sistine şapeli'ni işlerken, tam o kilisede, arkasında şarap içerek yazılar yazmalıydım ben sevdiceklere.
leonardo da vinci mona lisa ya vücut verirken bunaldığında rakılarımızı tokuşturmalıydık, resme ve yazıya diye.

engizisyoncu orospu çocuklarına sövmeliydik ve cennetin anahtarını halka satmaya çalışan papazları birbirine siktirtmek için
ortaçağ mafyasına teşvik primi vermeliydik.

çirkin dünyanın sanatla ve ilimle devrime ve darbeye uğramasında savaşan sefil bir alkolik yazar olacaktım ben.
gurur duyacaktım kendimle ve fakirliğimi paylaştığım dostlarımla mutlu olacaktım.

istanbul'da değil, floransa'da ölecektim ben.

orta seviye bir katolik tüccarın ortanca oğlu olacaktım ben. abiliği de bilecektim küçüklüğü de.
fakirliği de bilecektim, soyluluğu da.

sanatı bilecektim.

sevdiğim işle uğraşıp, çıplak ayakla yeşil kırlara basıp derelerde balık tutacaktım gamsızca.
önümde şarabım, ağzımda pipom.

bu yalnızlık bitirmeyecekti beni, çünkü sen o devirde yaşamıştın, seninle karşılaşacaktım.

ben seni daha doğmadan kaybettim, artık biliyorum.

çünkü sen diye bişey yok bu devirde, zavallı ben diye ise,

çok şey var...