bugün

perihan mağden

yıllar ve yıllar geçti, pek tabii falsoları olsa da, derdinin demokrasi olduğu anlaşılıyor artık. dikkatle bakılırsa, "abdullah gül'ün cumhurbaşkanı olmasından kıvanç duyarım" derken de, dtp çizgisindeki partileri-hareketleri desteklediğini söylerken de; behiç aşçı hakkında, fethullah gülen hakkında, hrant dink hakkında yazdıklarını okurken de; başortüsünden, f tipi'nden, 301'den bahsederken de aynı samimiyeti(ya da samimiyetsizliği) görmek mümkün. (bunun ölçüsü nedir diye soracak olanlara, hakkında buyrulan "tanım"lara bakmaları önerilebilir: ırkçı, bölücü, faşist, din düşmanı, laiklik karşıtı...*)

haliyle bu yazarı sevmek zor. birazcık okuyan herkes mesela "ilk fırsatta" kendi savunduğu değerlere de "saldıracağını" bilir perihan mağden'in. bu yüzden okuruyla arasında her zaman bir mesafe vardır. (kimse buraya "ennn sevdiğim yazar" diye bir tanım giremez o yüzden, girse sözlük kendiliğinden kenan doğulu başlığına yönlenebilir.)ancak, yazılarının içeriğiyle ilgili takdir edilecek yanlar vardır. böylesine iflah olmaz bir muhalif duruş pek tabii kabul görebilir. bunun dışında cesaret mesela başlı başına bir değerdir. sözgelimi, onun ordu hakkında yazdıklarını buraya alıntılamak bile bir meseledir.(doğru-yanlış, haklı-haksız derdinde değiliz tabii.)

içeriği bir tarafa bıraktıktan sonra, yazı dilinden ve üslubundan bahsetmek gerekiyor.(ki, konu perihan mağden olunca üslup aslında ilk bahsedilmesi gerekendir.)şimdi, önümüzde karşılaştırma yapabilecek başka köşe yazarları olsa, üslubu da örneklerle anlamaya çalışırdık, ama maalesef. "köşeci" var, köşe yazarı yok. ilköğretim öğrencilerine giriş-gelişme-sonuç tadında kompozisyon yazanlar var, üslup yok. burada anormal olanın perihan mağden olduğunu da söyleyebiliriz. ona yazabildiği için medyada yer vermişler, diğerleri ise "medyalamacı"olduğu için köşe yazıyor-yazdırılıyor.

edebi üslup diye bir şey var. yaratıcı edebiyat diye bir şeyden bahsedilebilir ki, yazarımızın türkçesi anlaşılabilsin. yoksa cümleler devrik diye, tuhaf kelimeler-yazım yanlışları var diye kestirilip atılırsa komik duruma düşülür allah muhafaza! bugün özne-nesne-yüklem sıralayıp sonunda nokta ile bir cümle kurmak birçok köşe yazarı için bile marifetken, -de'leri, -ki'leri doğru yazmak dile hakimiyet olarak kabul görürken perihan mağden'e türkçesi bozuk demek ironiyi taçlandırmaktan başka bir anlam ifade etmez. ya da başından sonuna perihanmağdence'ye dönüşmüş bir yazıda " 1 öyle yazılmaz ki" tespiti yapmak okurun kendine yaptığı bir haksızlık olarak kabul görür ancak! yine de tabii soracak olan varsa sorar: "e-postallanmak" ne demek, "darbelenmek" nasıl bir şey, "yaratıklandırmak" neye benzer ve nasıl toplanır dağılan kalbin herrr köşesi!

son olarak bu uzadıkça uzayan ve gitgide güzellemeye dönen bu yazıya kulp olsun diye perihan mağden yazılarının ağırlığından bahsedelim. özellikle magazin figürlerinden ve popüler kültürden bahsettiği yazılarda, vurduğu yerden ses geliyor yazarın. köşe yazarlarına bir dokunduruyor, plazalardan gelen ağlama seslerini dinliyor okur. hem keyif duyuluyor bundan hem de bir acıma hissi uyanıyor belli belirsiz. şimdi hakkında açılan davalarda, dört başı mamur hukuk sistemimizin yanında bu ağırlığın da etkisi olabilir mi diye düşünüyor insan.(kurtlar vadisi hakkındaki bir yazısından dolayı tammm 16 yıl hapis istemiyle dava açıldı hakkında!) sakinlikte fayda olmakla birlikte, perihan mağden'nin böyle bir zamanda takındığı bu tavrın kötülük olduğunu da kim söyleyebilir ayşe arman'dan başka!