bugün

mutlu bir sabaha uyanmanın sırrı

kazandığına sevinmeyen, kaybettiğine de üzülmeyen insanın hemen hemen her gün yapabileceği eylem.

kalp kırıklıkları, insanın kalbini, onu bir gün kesin terkedeceklere bağlamasından kaynaklanır. belki şöyle ince bir nokta vardır burda: sevmeli fakat her an kaybedebilecekmiş gibi davranmalı. en azından gayret göstermeli. maksadım aforizma üfürmek, ya da vaaz vermek değil. cidden. kalbimizi bağladığımız hangi şey kararında kalıyor. kendi bedenimiz dahil 'bize rağmen' binlerce şey oluyor. kendi hayatımızın ne kadar 'özne'siyiz? ayrıca dünyanın na kadar 'öznesi' ya da 'nesnesi'yiz? arzu ve isteklerimiz hayalimizin ulaştığı yerlere kadar giderken, gücümüz kolumuzun uzunluğundan bir santim fazla değildir.

aslında yazmayı düşündüğün çok şey var. fakat çok yorgunum belki sonra editlerim. şimdilik kısa keselim. bir-iki misal yeter.

--spoiler--
bir adamı sevdim. hem de çok. evlendik. çocuklarımız oldu. 10 yılı devirdik. hiç bir sorunumuz yoktu. 3 ay önce pankreas kanseri oldu. şimdi yok.
--spoiler--

burda yaşaması ya da ölmesi bizim elimizde olmayan bir 'sevgili' var. o'nun bir gün ölebileceği ihtimalini hiç düşünmeden bağlanmak, insanın asil katilidir. çünkü 'üzen', 'ölüm' değil, bizzat 'sevgi'dir.

--spoiler--
fudayl bin iyaz hayatında hiç gülmemiş. sadece 'oğlun yolda düştü öldü' dediklerinde tebessüm edip: 'ya rab! ne mutlu bana. benim gibi birisiyle alışveriş yapıyorsun. bana çocuk veriyor ve sonra geri alıyorsun' demiştir.
--spoiler--