bugün

varolmanın dayanılmaz ağırlığı

varolmak kimine ömür boyu, kimine de zaman zaman ağır gelir, ama bu ağırlığı mutlaka hepimiz bilir ve hissederiz. misal çocukken sürekli tedirginsin bişeylerden korkarsın, annenin ölmesinden, karanlıktan, arkadaşının abisinden, sobanın sıcaklığından. ergenlik zordur, herşey üstüne üstüne gelir, ne olsa mutlu etmez seni, triplisindir hayata, hakkında daha bi bok bilmesen de. hayattaki en rahat şey öğrenciliktir ki onda bile hocanın teki sana takar, istemezse geçirmez, ömür billah okulu bitmez. hasbel kader bir üniversite kazanırsan yine iyi, kazanamazsan, baban da zengin değilse dünyanın en boktan işlerinde üçotuz paraya it gibi çalıştırırlar adamı. askerlik var, ne için yaptığını anlamadğın bir şeyi aylarca bedavaya yaparsın, maddi karşılığını şöyle dursun, bölüğündeki astsubayın teki battaniyeni güzel katlayamadın diye tokatlar seni, ağzını açıp tek kelime edemezsin, en güzel zamanlarında, hayatının baharında aylar boyunca yüzlerce adamın içinde tırmalar durursun. üniversiteyi kazansan da uzun süre iş bulma derdi yaşarsın mutlaka, arada sırada gördüğün teyzen naptın yok mu biyerlerden haber diye iyi niyetiyle sorar, o psikolojiyle içinden küfür edersin, karşılaştığın insanlar bu konuyu açmasın diye dua edersin. yeni mezunsundur, tecrübeli eleman isterler, hadi iyi kötü bir işe girdin tecrübe olsun diye, bu sefer de müdürün orospu çocuğunun teki çıkar, zaten sevmediğin bir işte adama yaranacam diye kırk takla atarsın, bir boku da beğenmez, en ufak hatanda ağzına sıçar, laf edemezsin, para kazanmak zorundasındır, sorumlulukların yakanı bırakmaz. öğrenciyken okuyabilmek için aldığın öğrenim kredisini kapatabilmek için yeni bir kredi çekersin. askerlik ve iş hadi tamam diyelim, evlenmek istersin, güzel dediğin hatun paran olmadığı için siktir çeker, hadi şanslısın diyelim, eli yüzü düzgün, güveneceğin bir hatun bulur evlenirsin, ama o ağırlık eninde sonunda çöker üstüne, her gün her gün aynı işi üç otuz paraya yapmanın, sabah akşam aynı yüzleri görmenin, verdiği o ağırlık var ya işte o, hatunla birbirini yersin, geçim derdi dedikleri şey her daim tependedir. en yakın arkadaşının hakkında dedikodu yaptığını duyar yıkılırsın, 15 yıldır yediğin içtiğin ayrı gimeyen adamı bir kalemde silmek zorunda kalır, daha da yalnız hissedersin. annenin kan kanseri olduğunu öğrenirsin, maddi manevi elinden bişey gelmez, kahrolursun, gözünün önünde eriyip gittiğini görür birşey yapamazsın, üç hafta sonra toprağa verirken yanına sen de yatmak istersin. Çocuğun olur, altında ezildiğin o sorumluluklar 10 kat artar. ev alırsın bu arada, kredisini ödücem derken hayalini kurduğun şeyleri hep ertelersin. yaşlanır elden ayaktan düşersin, evladın hayırsız çıkarsa yalnız başına sürünürsün, hastalıklar yakanı bırakmaz, alzheimer olur 50 yıllık eşini tanımazsın, çişini tuvalete yapman gerektiğini bile unutursun.

varolmak bazen çok ağırdır kardeş, dayanmakta zorlanırsın ama yine de vazgeçmezsin, ilk aşkına bağlandığın gibi bağlanırsın yine de hayata, sımsıkı tutunursun herşeye rağmen. belki de insan olmanın bedeli budur, öleceğini bile bile yaşamak için kendini paralamak.

son söz: “yaşadığım hayat benim seçimim” diyen var mı aranızda?