bugün

eve hırsız girmesi

bu pazar günü başımıza gelen hadise. evde olmadığımız esnada olmuş olması insanın yüreğine su serpse de, türkiye'de işlerin öyle dizilerdeki filmlerdeki gibi olmadığı gerçeğini tokat gibi suratımıza ekleştirmiş durumdur.
eve gelip camı açık bulduğumuz, yerde çamurlu izlerin olduğunu farkettiğimiz anda evden çıkarak polisi çağırdığımız gece yarısı, eve 12 tane polisin doluşup "ne ayak izi yeaa, halının deseni değil mi o(yuh)?" , "playstation'ı eşiniz mi oynuyo? at yarışına falan da düşkün mü? kumar borcu var mı?" "sen şimdi bu karını aldatıp kızın takılarını da sevgiline hediye verdiysen söyle bizi uğraştırma." gibi bizi dumurlardan dumurlara sürüklediği olaydır aynı zamanda. bej rengi bir halının üstündeki ayak izinin yeni olmadığını savunabilecek vizyona sahip türk polisinin bizi sürüklediği buhran için teşekkür ediyorum hakikaten. eve girememek psikolojisini bir yana bırakarak, böyle bir şey olduğunda polisin gidilecek en son yer olduğunu da acı şekilde anlamış bulunuyoruz.