bugün

sıcak külleri kaldı

...
"Hep böyle olurdu. Yüreği öylesine taşkın bir sevgiyle dolu, vücudu öylesine tutuşarak koşardı ki ona, sanki bu defa aralarındaki her şey değişeverecekmiş, birbirlerini yeniden bulacaklarmış, o da aynı duyguları paylaşacakmış sanırdı. Sonra bir söz, bir hatırlarma, bir suskunluk... Büyü dağılır, herkes kendi köşesine, kendi hücresine döner, aralarındaki o camdan duvar biraz daha geçilmez olurdu."

"Telefonu kaparken başı dönüyor. Otuz yıl önce de, yirmi beş yıl önce de, beş yıl önce de; ondan her haber aldığında,sesini her duyduğunda, her telefonda, her buluşmada aynı baş dönmesi, aynı yürek çarpıntısı, aynı güzel heyecan... Bu tuhaf duygu içinde böyle yaşayıp gittikçe sanki hiç yaşlanmıyor, sanki zamanı yeniyor. Maraz, umutsuz, yarınlara yönelmeyen; ne mutlu ne de mutsuz, hiç bir son amaçlamayan bu tutkuyu belki de bu yüzden yıllardır besleyip yaşatıyor. Başa dönüp yeniden yaşanamayacak bir ömrün, pişmanlık ya da suçluluk duyduğu yaşam parçalarının, artık çok geç kalmış olmanın kederini unutturan, paralel bir iç yaşam kurgusu, bir gölge yaşam..."

(Bu kadar güzel anlatılır... Ama ne yazık ki yaşananlar ve yaşanamayanlar insanın hayatının bir bütünü... Hayatı olmasını istediğiniz yerden değil aktığı gibi yaşıyorsunuz. Söylediğiniz ya da söylemediğiniz, yaptığınız, yapmadığınız, yapamadığınız her şey, tüm anılar bazen suçluluk bazen pişmanlık ama çokça hayıflanmalarla içinizde kalıyor. Onlarla başa çıkmanın en iyi yolu onları kabullenmek ve hatırlamak, bundan da zevk almak. Aksi takdirde geçmişinizde bu yaralarınızla yaşar, kan sızdırmaya başlayan bu anılar da size zarar verir. insan eski sevgilerini biraz da öğrencilerini mezun öğretmenler gibi hatırlamalı. Acıyla değil tebessümle, onları daha iyi bir geleceğe yolladığının temennisiyle anmalı. O geleceği hiç bilmeden.)