bugün

neredesin sen

sobanın üstünde kaynayan çay suyunun sesi yeniden duyuldu. içerisi çok sıcaktı. balkonun plastik kapısını kimseye sormadan (bu benim için çok büyük bir karardı.) araladım. sırtıma gelen rüzgarın sesiyle rahatladım. önceleri duyduğum şeyin kulak yanılması olduğunu düşünüp duymazlıktan geldim. fakat sonraları vardı o ses: bağlama sesi... işte o an televizyondaki soytarıya yirmi dakikadır durmaksızın güldüğümün ne kadar zırva olduğunu fark ettim.

sobanın üzerindeki çaydanlıktan yeni bir su damlası sobanın üzerine düştü ve bir 'coss' sesi çıkardı. ses dışarıdaki sarhoşların birinin radyosundan geliyordu. balkona çıktığımda adamın üzerindeki takım elbiseyi ve gevşetilmiş kravatını gördüm. yüzlerce kez hayatın anlamını bulduğunu sanmış(!) ben, vücudumu bir şeyin sardığını fark ettim: hayali bir şeyin. o ana kadar yaşadığım her şeyin boş olduğuna en az yüz kere karar vermiş ben, hayatta gelebileceğim en son noktanın üniversite bitirmek olacağını sanan ben hayatın anlamsızlığını anladım aslında.

t: tanımların en kötüsüyle, hayatın anlamı sanılan türkü.