bugün

uludağ sözlük dini konular kapışması

selefi bozgunculuğunun tipik temsil sahalarından birini gördüğümüz kapışma... buyurun;

--spoiler--
ehli sünnet'teki yaygın kanaate göre nüzul-i isa inanılması zorunlu olan inkarı küfrü gerektiren bir meseledir. ancak ehl-i sünnet sık sık yaptığı gibi bir kaide koyup kendi koyduğu kaideyi ihlal etme konusunda birinciliği kaptırmamaktadır. yine kendi koydukları kuralı aşarak arz-ı endam etmektedirler. [kıyas-ı fukaha konusunda teorikte koydukları kuralları pratikte ihlal etme, kaza namazı konusunda ibadette kıyas olmaz diyip ibadette kıyas uygulayan, ahad haber akaide tealluk etmez diyip ahad haberlerle iman şartı bina eden ve daha birçok kural ihlali yapan avustralya yerlilerinin dini değil sünni ekolün bizzat kendisidir]
--spoiler--

bu, bu kadar basit bir meseledir aslında: ehli sünnet'teki yaygın kanaate göre, nüzul-i isa inanılması zorunlu olan, inkarı küfrü gerektiren bir meseledir... fakat buna rağmen, demogoji yoluyla ehl-i sünnet akaidine saldırı sürmekte, çeşitli mantık parendeleri atarak, ehl-i sünnet akaidi yerine selefi vehhabi artığı uydurma bir din kakalanmaya çalışılmaktadır.

selefilerin metodu, aslında şiilerden farklı değildir: onlar daima geçmişte yaşarlar. 1400 sene önceki meseleleri konuşurlar hala... sabah akşam hayızlı kadın meselesiyle uğraşırlar kendilerince zayıf gördükleri noktalardan girerek, islamı yıkma görevine iç hizmet sunmaya çalışırlar. görevleri budur. çoğu da bilmeden alet olur bu "görev"e... bu gibi konularla uğraşırlarsa, dini bir şey yapmış zannederler kendilerini.

islam 1400 sene öncesinde değildir. islam her dem yenidir. her devrin kendine mahsus meseleleri vardır. her devrin insanları, o meseleler içinde kendilerini gösterirler. bunlar, islam içinde yüzyıllar boyunca tartışılmış ve halledilmiş konulardır. islam alimlerinin hepsini aptal yerine koyup, hepsini sapıklıkla suçlayıp, 1400 sene sonra yeni bir din yapmak için insanda nasıl bir cüret gerekir? "imam-ı azam'ı avustralya yerlilerinden biri" ilan etmek için, insanda nasıl bir edep yoksunluğu olması gerekir?

inanın bana, ben burada bu türlü şeyler gördükçe, tartışmayı sürdürüp sürdürmeme noktasında çok tereddüt ediyorum. şöyle bağırmamak için kendimi zor tutuyorum:

- hadis kaynaklarına yakın, neyin itibar edilip neyin edilmeyeceğini senden benden iyi bilen islam alimleri böyle demiş ve meseleyi bitirmiştir. sen kim oluyorsun da, hangi hadis hakkında ne biliyorsun da, bitmiş meseleyi yeniden açmaya kalkıyorsun? hangi konuda onlardan daha iyisin?

neyse, devam edelim... şimdi mehdi konusunda ehl-i sünnete "bunlar buhari ve müslim'de geçmiyor" diye saldıran yazarımız, bu konuda -öyle diyemediği için- bakınız nasıl saldırmayı tercih ediyor:

--spoiler--
hz. isa'nın inişine ilişkin hadisler yaklaşık 40 raviden gelir ve yine -aşırı derecede yukarıya yuvarlanmış haliyle- yaklaşık 200 kadar hadis vardır. [tüm tekrarlarla birlikte] başta dediğimiz gibi mütevatir hadiste sened olmaz ilkesi ehli sünnet'in hadis ilkelerinden biridir. senedi tespit edilebilen hadis mütevatir değildir. hadis alanının inceleme konusuna giren hadisler mütevatir olamaz. ben değil mezhebinizin koca koca hadis imamları ittifakla böyle diyor.
--spoiler--

o değil, bizim mezhebimizin koca koca hadis alimleri diyormuş... ondan sonra da ben kendisine "selefi vehhabi" diye saldırınca bakın ne diyor, hiç yüzü kızarmadan: (bkz: #17258088)

şimdi burada, dikkat ederseniz şöyle bir şarlatanlık yapıyor:

- ehl-i sünnet buna (nüzul-ü isa meselesine) akaid hükmüdür, yani inanmayan küfre girer dedi ama, önce bunun bir tevatür haber olmadığını ispatlarsam, bu akaid hükmünü de ortadan kaldırmış olurum... ehl-i sünnneti, kendi mantığı içinde kaldırıp atar, yerine de kendi uydurduğum dini esasları rahatça koyabilirim...

mehdilik meselesinde hatırlarsanız, yazar, mehdilikle ilgili hadisleri rivayet edenlerin (ravilerin) tümünün güvenilmez ve sahtekar kimseler olduğunu söyleyip işin içinde çıkıvermişti. ben de tabii verilen isimleri ve kaynakları tek tek bilmediğim için, bir şey diyememiştim... bu sefer, işin rengi biraz değişik tabii: ortada buhari, mülim gibi en güvenilir kaynaklara girmiş "40 raviden gelen 200 kadar hadis" vardır. bunları tek tek yemek o kadar kolay değildir. öyleyse ne yapmak lazım? toptan götürmek;

--spoiler--
ravilere geçecek olursak bu ravilerin hepsi sahabeden değildir. içerisinde çok sayıda tabiin alimleri de vardır. yani mürsel hadisler de bulunmaktadır. mürsel hadislerin akaidi bağlamayacağı açıktır. bunlar elendiği takdirde ravi ve hadis sayısı oldukça azalacaktır. bu durumda hadisin tevatüren aktarıldığı iddiası iyiden iyiye zayıflayacaktır.

sahabeye nispet edilen hadislerin de gerçekten isnad edilen sahabelere ait olup olmadığı kesin değildir. bunu ise rivayetler arasındaki çelişkiler teyit etmektedir.
--spoiler--

tam bir şarlatanlık örneği... bu hadisleri rivayet eden 40 kişiden "tabiin alimleri"ni kaldırıp attı. neden? tabiinin hepsi yalancı çünkü; yazar kendisi doğru söyleyebilir, ama onlar -bir de koskoca alim olmuşlar- doğru söyleyemezler.

bilmeyenler için söyleyim: tabiin, allah resulü'nü görmemiş, ama onu görenleri (sahabiler) görmüş olanlardır ve dini kaynaklar arasında sahabilerden sonra en makbul mertebedir. diyelim ki, adamın babası, allah resulü'nün arkadaşıydı. allah resulü'den bir hadis duydu, sonra bunu oğluna aktardı. "bu sayılmıyor!" neden? "onları elememiz gerekiyor."

ama onları elemekle de iş bitmiyor. sonra sıra sahabilere geliyor. onların söylediklerini de lafzen değil, manen birbirleriyle uyumu var" diye savurup atmak icap ediyor... lan, iki kişinin lafzen aynı şeyi rivayet etmesinin imkanı var mıdır? ben şurada iki kişiye bir paragraflık bir şey anlataym: ikisi gidip 5 dakika sonra benden duyduklarını bir başkasına aktarsınlar; aynı kelimeleri kullanabilirler mi? tabii ki hayır; ama benim söylediğmi mana olarak aktarabilirler, öyle değil mi? "evet ama, onun da sayılmaması gerekiyor, hepsini yalanlamak istiyorum ben."

yahu bırak sen 40 kişiyi, hadi sahabiyi ve tabiini de bırak, iki tane alelade müslüman aynı hadisi rivayet etse, o hadis sahih olur. bırak her şeyi, iki müslüman şahit yeter. iki şahit, adamı ipe de götürür, ipten de alır... sen ne diyorsun yahu? burada 2 kişi yok, 20 kişi yok, hemen hemen 40 kişi var... üstelik sahabilerden bahsediyoruz burada, yalan söylemesi kabil olmayan insanlardan... dalga mı geçiyorsun yani?

sonra bu 40 kişinin söylediklerinde çelişkiler varmış. bakalım neymiş onlar;

bir kere o beyaz minare konusunda tam bir cehalet sergilemiş. hadisin lafzında öyle geçmediğini, şam'daki bir yer tarif edildiğini, sonradan şam'daki tarif edilen o yerin "beyaz minare"ye yorulduğunu ve eski kavram bugünün insanları tarafından bilinmediği için "beyaz minare" denildiğini, bilmeyen, duymayan yoktur herhalde... "beyaz minare" diye bir laf geçmez hadis kaynaklarında; günümüzde oraya yorulur... yazar, bu çelişkiyi (!) bulurken bu gerçeği bilmiyor mu yani? hayır, bal gibi biliyor da, maksat demogoji yürüsün...

--spoiler--
bunun yanında bazı hadislerde de hz. isa'nın haçı kıracağı, domuzu öldüreceği, cizyeyi kaldıracağı geçer. haçı kırıp domuzu öldürmenin mantığını çözebilmiş değilsem de hadi türlü tevillerle bunu kabul edelim. peki ya zaten kendiliğinden kalkmış olan cizye vergisi hz isa ile nasıl kalkacak? cizye vergisini yeniden getirip yeniden mi kaldıracak? bunu da siz tevil ededurun bu da kabul.
--spoiler--

bunu söyledikten sonra, çok sıkıldım diyerek "hadislerdeki çelişkileri" göstermekten vazgeçiyor. ben peygambere ve sahabiye çalişki isnad etmem diye artislik yapıyor. ama onların peşinden gelenlere her türlü aşağılık fiili isnad etmeyi kendisine hak görüyor... demgojisi gereği sahabilere yalan isnad etmem diyor, ama sahabilerin çocukları her türlü yalanı söylemiş, din uydurmuş, mezhep imamları zaten adam değil, hadis kitaplarını kaldır çöpe at, tasavvufu hiç sayma...

hiç kusura bakmasın ama, ben böyle şarlatanlık görmedim hayatımda... samimi söylüyorum bak... ondan sonra da, ayet şey etmeler, bilmem neler: "siz hala atalarınızın dinine mi uyuyorsunuz"lar, bilmem neler... olum, ne atalarımız, ne dedelerimiz lan: burada törelerden değil, dinin kurucularından ve temellerinden bahsediyoruz. onların bizzat allah resulü'nden rivayet ettiklerinden bahsediyoruz. bunları kaldırıp attığın zaman geriye ne kalıyor?

"kuran"... olum, kuranı da aynı adamlar aktardı lan... hadisler konusunda bütün insanlığı kandırmış olan bu yalancı adamlar(!), kuran konusunda niye aynı şeyi yapmasınlar? allah resulü'nün zamanında yazılı bir kuran mı vardı? kuran'ı da, hadisleri rivayet eden aynı sahabiler topladı.

ya arkadaş, ya bunlar çok hain, çok sinsi hesaplar yapıyorlar veya tamamen salak ki, milleti salak yerine koyuyorlar. lafının nereye gittiğini bilmeden, bir takım oryantalist dövizlerini tekrar edip duruyorlar. o oradan alınmış, bu buradan alınmış... lafa bak şimdi;

--spoiler--
maalesef bu bozuk inanç da bize mesihiyattan intikal etmiştir. hz. isa hristiyan inancına göre iki kez dünya'ya gelecektir. birinci gelişi gerçekleşmiş ve eziyete uğrayarak gitmiştir, ahirzamanda tekrar inecek ama bu sefer muzaffer olacaktır. bu, hristiyanlığın temel akaid şartlarından birisidir.
--spoiler--

asıl bunun tam aksi doğrudur. hristiyanlığın böyle bir akaid şartı yoktur. hatta hristiyanlar arasında, islam'dan önce bu itikat sapıklık sayılırdı ve bunu söyleyenler öldürülürdü. hristiyanlıktan islama değil, islam'dan hritiyanlığa girmiş bir husustur bu.

fazla ciddiye aldım ben bunu herhalde...